Recep Akakuş yazdı
“ Sinan Bey ”, aslında, İshak Paşa’nın âzadlılarındandır; kethüdasıdır; aynı zamanda İshak Paşa vakıflarının nâzırıdır. İlk devirlerde kethüda Sofu Hacı Sinanm Efendi olarak tanınmış ve şöhret bulmuştur.
İshak Paşa’nın vefat ettiği 1487 yılına kadar sadece İshak Paşa vakıflarını nâzırı olarak görev yaparken 1487 yılında İshak Paşa’nın ölmesi üzerine ; İshak Paşa’nın oğulları, İnegöl’ de ikamet eylemediklerinden İshak Paşa vakıflarının hem yönetimi ve hem de denetimi , kethüda Sofu Hacı Sinan Efendi’ ye kalmıştır.
1487 yılında Selânik validsi iken vefat eyleyen İshak Paşa, vefatından önce İnegöl’deki imaretinin haziresinde eşi Tâcünnisâ Sultan Hatun Türbesinin yakınına defnedilmesini ve üzerine de görkemli bir türbe inşa edilmesini vasiyet etmiştir. Bunun için de varislerine tahsisat bırakmıştır. Şukadar var ki na’aşının İnegöl’e getirilerek 1469 yılında inşa ettirerek halkın hizmetine sunduğu imaretin haziresine defin edilmesine ilişkin vasıyeti yerine getirilmiş ise de siyâsî konjöktür gereği mezarının üzerine bir türbe yapılma- sına müsâade edilmemiştir.
İshak Paşa’nın mezarı, eşi Tâcünnisâ Sultan Hatun Türbesi’nin giriş kapısına göre sol- ön tarafına açılmış ve definden sonra üzerine mermer bir lahit ve kitabeli şahide taşları , konmuştur.
İshak Paşa’nın varisleri Anadolu coğrafyasındaki hayrî eserlerin yönetim ve denetim yetkisini Kethüda Sofu Hacı Sinan Efendiye bırakmışlardır.
Adına Îsâören köyü ile Koçi/Sungurpaşa köyü’nde geniş bir arazi temlik edilerek Kethüda Sofu Hacı Sinan Efendi’ye, İnegöl’ün yönetiminde etkin bir rol verilmiş ve halk arasında “kıyamet-i suğra= küçük kıyamet” olarak isimlendirilen ve 45 gün süren 1509 yılı depremi sonrasında –başta İstanbul olmak üzere- ülke çapında geniş bir imar faaliyeti planlanmıştır.
İnegöl’ de görülen geniş tahribatı gidermek üzere de İshak Paşa vakıfları nâzırı ve de yöneticisi, Kethüda Sofu Hacı Sinan Efendi görevlendirilmiştir. Ardından 1510 yılında devletçe –önce- detaylı bir tahrîr yapılmış sonra da hem ülkede ve hem de İnegöl’ de geniş bir imar faaliyetine girişilmiştir. İşte bu dönemde İnegöl’ün imarını üstlenmiş olan İshak Paşa vakıflarını nâzırı , artık halk nezdinde “Sinan Bey” olarak anılmaya başlamıştır.
Bu arada İnegöl’ün “ timar-eri ” olan Hamzabeyzâde Derviş Mehmed Bey ile de yakın işbirliği yapan Sinan Bey, onun, İnegöl Yenice Mahallesi’nde inşâ ettirmiş olduğu tekke ve zaviyeye Noktacı Kāsım Efendi‘nin yerleşmesine de vesile olmuştur.
Açıkça görülüyor ki Sinan Bey, Yıldırım Beyazıt ve İshak Paşa’dan sonra İnegöl’de üçüncü imar faaliyetini başarı ile sonuçlandırmıştır. Sinan Efendi, artık “kethüdâ=kâhya” olarak değil; “ bey ” olarak anılmaya başlamıştır.
Cami merkezli olarak inşâ ettirdiği sıbyan mektebinde yapılan eğitim ve öğretim ile Noktacı Kāsım Efendi tekke ve zaviyesi’nde yapılan eğitim ve öğretimi Sinan Bey, İshak Paşa Medresesi’nde yapılan eğitime taban olacak tarzda dizayn ettirmiştir.
Böylece; Sinan Bey, İnegöl’de hem yaygın ve hem de örgün eğitim-öğretimin önünü açmıştır. Ayrıca bir önceki bölümde kısaca nitelik ve özellikleri anlatılan Ahî ve Bâbî geleneklerinin, Noktacı Kāsım Efendi Tekke Mescidi’nde buluşmasına da vesile olmuştur.
Diğer yandan İnegöl coğrafyasında Hamza Bey oğul ve ahfadı ile İshak Paşa oğul ve ahfadı arasında –tarihî süreç içinde– oluşan rekâbeti, Sinan Bey, gidermiş; muhtemelen bu amaca ulaşmak üzere Hamza Bey oğul ve ahfadının geniş nüfûz ve etkisi olan yörelerde o da hayrî tesisler kurmuştur.