Yerleşim alanı itibariyle İnegöl’ün kuruluşu, milattan önce iki bin yıllarına kadar gitmektedir.
1840’lı yıllarda günümüzdeki belediye binasının yerine “Emlâk-i Şâhâne Binası” inşâ edilirken gerçekleştirilen kazıda elde edilen arkeolojik bulgular ile söz konusu binanın yerine,1940’lı yıllarda bu günkü belediye binasının, hükümet konağı olarak, yeniden inşa edilişi esnasında yapılan yeni kazılarda ele geçen arkeoljik bulgular, göstermiştir ki halk arasında “Yokuş” diye isimlendirilen “İnegöl - Höyüğü”, milattan önce 2000 yıllarında oluşturulmuştur.
“Akhisar – Höyüğü” de yine aynı yıllarda yapılmıştır. Tarihî İpek Yolu’nun Bursa ayağı üzerinde tesis edilen bu iki höyük, “Honta-Köprüsü” adı verilen bir köprü ve“Sırt-Yol” adı verilen bir “Dolğu-Yol” ile yek diğerine bağlanmıştır.
Hatırlanacağı üzere: Sırt-Yol”, dışardan toprak getirilerek zemini yükseltilmiş bir “Dolğu-Yol”dur. “Honta-Köprüsü” ise mahallî yönetici tarafından giriş-çıkışın kontrol edildiği bir köprüdür.
”İnegöl-Höyüğü”, bataklık bir zeminde oluşturulduğu için buranın dış dünya ile bağlantısı, ancak, bu yolla sağlanmıştır. Sultanönü / Eskişehir – Bozhöyük – Pazaryeri – Kurşunlu - Kulaca-Kozulca - Akhisar - Aksu ve Kızık köylerini takip ederek Bursa’ya ulaşan tarihî İpek Yolu, İnegöl Ovası’nın kuzey tarafında yer alan Kolcahisar-Kozulca ve Akhisar’dan geçmektedir.
Bu tarihî yol ile İnegöl’ün bağlantısı ise Kulaca - İnegöl; Kozulca - İnegöl ve Akhisar - İnegöl arasında oluşturulan ve üzerinde “Honta-Köprü” lerinin yer aldığı “Sırt-Yol / Dolğu-Yol”lar ile temin edilmiştir.
“İnegöl-Höyüğü”nün üzerinde kurulan yerleşim alanı, dört bir yanından su ve bataklık ile çevrili olduğundan meskûn mahallin etrafına ayrıca bir kale ve bir sur, inşa etme gereği duyulmamıştır.
Sözü edilen “Sırt-Yol / Dolğu-Yollar üzerinde kurulmuş olan “HontaKöprüleri” ile İnegöl’e giriş ve çıkış, kontrol altına alınmıştır. Tarihî süreç içinde İnegöl’e verilmiş olan isimler de bu gerçeği ortaya koymaktadır.
Başta Bursa Ansiklopedisi olmak üzere tarihî belgelerde yer alan bilgilere
göre İnegöl’ün antik çağdaki ismi, “Modra” dır.
Bu sözcük, Latince’dir. Yanma veyâ ezilme nedeniyle insan vücûdunda oluşan ve kabaran sonra da sönen su kabarcıklarına, bu isim verilmiştir.
“İnegöl-Höyüğü”, dışarıdan getirilen tonlarca toprağın yığılması ile yapay bir
şekilde oluşturulmuştur Yığılan topraklar, çöktükçe yeniden dışardan toprak taşınmış ve yapay tepecik, ikinci ve üçüncü kerre yeniden tekrar tekrar yükseltilmiştir.
İşte bu özel oluşturulma nedeniyle ilk çağda Romalılar, İnegöl’e “Modra” adını vermişlerdir.
Bizans dönemine gelince: Bu dönemde önce “Antiktoma” adı verilmiştir. Sonraki yıllarda ise bu ismin yerine “Anjelokoma” adı kullanılmaya başlanmıştır. Hiç şüphesiz her iki isimlendirmenin de geçerli bir nedeni vardır.
Recep Akakuş Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan
Ayhan Talha Bayraktar