Hatırlanacağı üzere Ertuğrul oğlu Osman Bey, 1299 yılında Bilecik, Yarhisar ve İnegöl’ün fethini gerçekleştirerek aşiretten devlete geçmiş ve Osmanlı İmparatorluğunun temellerini bu yörede atmıştır.
Bu nedenle Bilecik-Yarhisar ve İnegöl coğrafyası, Osmanlı’nın beşiği olmuştur.
1885 yılında gerçekleştirilen idârî yapılanmada bir taraftan askerî nitelikli ve de aşiret kökenli “Hamidiye-Alayları” oluşturulurken bir taraftan da Bilecik, merkez olmak üzere “Ertuğrul-Sancağı” kurulmuştur.
Bu arada İnegöl de idârî olarak Bursa’dan koparılmış ve Ertuğrul sancak merkezi olan Bilecik’e bağlanmıştır.
Bu nedenle 1885-1926 yılları arasında tam 41 yıl süreyle: İnegöl, Bilecik merkezli Ertuğrul sacağının bir kazası olmuştur.
Ancak ekononmik ve sosyal ilişkiler bazında bu dönemde de İnegöl’ün, Bursa ile de ilişkileri devam etmiştir.
Şu kadar var ki bu kırk yıllık süre içinde İnegöl ilçe sınırları, bazı değişikliklere uğramış ve de küçülmüştür.
Evliya Çelebi’nin 1640 yılında İnegöl’e bağlı olduğunu söylediği Aksu, Babasultan ve Kozören köyleri İnegöl ilçe sınırları dışına taşınmıştır.
Sungurpaşa / Koçi ve Dömez / Dûmezrea köyleri de Yenişehir ilçe sınırları içine alınmıştır.
Ancak sonradan tekrar kendi talepleri doğrultusunda bu iki köy, İnegöl’e bağlanmıştır.
Osmanlı’nın kuruluşunda ilk fethedilen kale olması hasebiyle Kulacahisar Köyü, kurulan “Hamidiye-Alayları”için merkez olmuş ve “Alemüddîn Köyü” olarak anılmaya başlamıştır ki Hamidiye Alayına ait bir sancak, uzun yıllar, KulacahisarMehmet Bey Camii minberinde asılı tutulmuştur.
Savcıbey oğlu Süleyman Bey kızı Hatice Hatun’un Kulaca Köyü ile ilgili olarak tesis ve tescil ettirdiği ve bir sureti yukarıya çıkarılan vakfiyede görüldüğü üzere bu sülâleye mensup beyler, İmparatorluğun yıkıldığı son günlere kadar İnegöl coğrafyasında -dâimâ- söz sahibi olmuşlardır.
Adına köy kurulmuş ve günümüzde bile köy ismi olarak anılan Alibey, işte bu beylerden biridir.
RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan
Ayhan Talha Bayraktar