“Yarınlar yorgun olanların değil, rahatından vazgeçenlerin olacaktır.” (  Hasan el Benna)

Hayat merdivenlerinden çıkarken insan kendinden emin, kimi zaman koşarcasına kimi zaman atlaya atlaya kimi zamansa ite kaka değil midir?

Bir amacı, hedefi olanın yolu engebeli de olsa giderken, yanaşacağı limanı belirlemeyen kişinin yolu dümdüz olsa da nihayete ulaşamayacaktır. Geçici heveslerin kurbanı olanların kazanacakları da fani olmaya mahkûmdur elbette.  Yolcuyu yoran da bu değil midir?

 Dünyalık hırslar, arzular, sırtında taşıdığı onca yükler, insanoğlunun yıpranmasını sağlarken bedenini, ruhunu ve kalbini yormaktan başka bir işe yaramamaktadır. Oysa hayat bu kadar karışık yaşamaya değmeyecek kadar kısa ve sadedir.

Geçmişin ahını çekip geleceğin kaygısını güderken anı kaçırır insan…  İşte o zaman yaşam anlamsız bir hal alır kendisi için. Geçmiş geride kalmışken, geleceği gaybı yalnız Rabbi bilirken bulunduğu zamanı kaçıran kişi, bunalımın içinde bulur kendini. Günümüz insanının handikabı da bu değil midir? 

Kendi potansiyelinin farkında olup kendini tanıyan, hayat yolunda bir rota tutturur ve azimle çalışıp çabalar. Bilir ki ne kadar gayret ederse o kadar vardır aslında. Ne ekerse onu biçecektir iki âlemde de.

Hayallerinin ve ideallerinin peşinden koşar ömrü boyunca. Kâh yorulur, kâh bunalır, kâh düşer, kâh kalkar. Ama asla vazgeçmez girdiği bu yolda emek sarf etmekten. Çünkü bilir ki sefer kendisinden zafer Allah’tandır.  Kutlu bir davaya gönül verenin umudu kesilmez, dayandığı kendi nefsi değil Hakkın rızası olduğundan dolayı kalbi mutmaindir. 

Gerektiği zaman konfor alanını terk etmesini bilir, dünyanın içine girer ama içine dünya girmesine müsaade etmez. Cesaret ile mücadele ederken asıl düşmanın içinde olduğunun farkındadır. Kolay değildir elbet bu dava ama sahipsiz hiç değildir. Rehberi Rahmet Elçisi olan kişinin yolu da azığı da kutsaldır.

Zahmetsiz rahmet olmayacağını bilen gönül, elinden gelenin en güzelini yapmaktan mesuldür. Tüm dünyayı kurtarmak derdini taşıyan kişinin önce kendinden başlaması lazımdır. Zira kendisini değiştirdiğinde çevresinin de ona göre şekilleneceği aşikârdır.

Karanlığa küfretmek kolay olandır, eleştirmek, tenkit etmek için çaba gerekmez. Ama değişim için uzun uğraşlar, zorlukları aşma ve büyük bir özveri gerekir. Bunun için insanların çoğu konfor alanlarından rahatlarından vazgeçmek istemez. Ve maalesef bu yüzden insanlık gelişmez ve değişmez.

Ancak bu davaya gönül verenler her şeyi göze alarak çıkar yola. Bilirler ki yarını inşa etmek için canla başla çalışmak gerekir. Bilirler ki işleri vakitlerinden çoktur. Kaybedecek bir anları dahi yoktur.

Ömür sermayeleri akıp gitmeden hoş bir seda bırakmak ve geleceği imar etmek kutlu bir vazifedir. Ve bu uğurda yorgunluk diye bir şey yoktur…

Ve sözün özü;

“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter!” ( Malkom X )

                                                                                                                                             Sevda ÇEVİK