Özer Yılmaz yazdı

29 Ekim Pazar günü Cumhuriyetimizin ilan edilişinin 100. Yılı halkın ve ilçe protokolünün katılımıyla Atatürk Bulvarı İshakpaşa İlkokulu önünde coşkulu bir şekilde kutlandı. Kutlama programına Nuh Mehmet Küçükçalık Anadolu Lisesi öğretmen ve öğrencilerinin hazırlamış olduğu oratoryo damga vurdu. Öncelikle bu etkinliği hazırlayan öğretmen ve öğrencileri kutlamak istiyorum.

Cumhuriyet Bayramının arifesinde Cumhuriyetimizin 100. Yıl etkinliklerinin daha bir coşkuyla kutlanmasının planlamasının yapılması beklenirken, Filistin’e destek amaçlı yapılan miting bazı odak noktaları tarafından şiddetli bir şekilde eleştirildi. Bu eleştirinin haklılığını ya da haksızlığını burada ifade etmek istemiyorum. Mitingde Cumhurbaşkanımızın orası 100 yıl önce bizim vatanımızın bir parçasıydı, orada bugün olan bitenleri görmezlikten gelemeyiz, sözü çok çarpıcıydı. Bu sözün üzerine bir söz söylemek bize düşmez. Bize düşen bu düşüncenin gereğinin yapılmasını beklemektir. İsrail Devletinin Filistin Halkı üzerinde uygulamış olduğu zulmü inanların içi kan ağlayarak izliyor. Yapılan vahşete duygular dayanamaz hale geldi. Bu vahşet öyle bir hal aldı ki haberleri bile artık izlemek ya da dinlemek istemiyor insanlar. Vicdanlar da ruhlar da bu zulmü artık kaldırmıyor. Filistin halkına yapılan zulüm bize batının vahşi yüzünü apaçık göstermekte. Hak ve batılın mücadelesi yapılıyor diye batının vahşeti vicdanların sızısını belki azaltabilir ama kendini Müslüman sayan ülkelerin yaptıklarına ne demeli?

Gerek sosyal medyada gerek yazılı ve görsel basında çıkan haberlere bakıldığında batının vahşeti insanların içini yakması yetmezmiş gibi Müslüman olduğunu iddia eden ülkelerin Filistin davasına sahip çıkmaması insanların içini daha çok acıtıyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Gazze’de kalıcı ve sürekli bir insani ateşkes çağrısında bulunularak çatışmaların durdurulmasını talep eden karar tasarısı kabul edildi ancak bu oylamada Tunus ve Irak devletleri çekimser kaldı. Bu ne aymazlık bu ne terbiyesizlik, bu ne vahşete göz yummak. Müslüman ülkelerin yöneticilerinin birçoğunun emperyalist devletlerin uşağı olduğu biliniyor ama halk ne yazık ki biat kültürünün esiri olduğu için direnmeyi beceremiyor, onları alaşağı edemiyor.  Bunların dışında daha da beter durumlar var. Yeraltı ve yerüstü kaynaklar Emperyalist devletler tarafından kullanılarak halkın kendi öz kaynaklarıyla kendisinin öldürülmesine izin veriliyor. Bu aymazlıklar, bu satılmış yöneticilerin yaptıkları, İsrail Devletinin yaptığı vahşetten daha çok insanın içini acıtıyor. 

ABD, İngiltere, Fransa gibi zenginliğini sömürge düzeninden kazanmış ülkeler; İsrail Devletinin savunmasını Müslüman ülkelerin topraklarına kurdukları askeri üsler marifetiyle sağlıyorlar. Bütün bu gerçekler mitingler yapılarak görmezlikten gelinemez. Ha bu arada İsrail’in uyguladığı zulümler mitinglerde dile getirilirken ülkemizin üsleri de kullanılıyor, bunu da bir tarafa yazmak gerek.

İsrail’in savunması için topraklarımızın kullanılmasını vicdanımız kabul etmemişken, askerimizin başına geçirilen çuval olayı daha henüz unutulmamışken, ülkemize ait SİHA ABD tarafından sorgusuz ve sualsiz düşürülebiliyor. Bu eyleme karşılık biz ne yaptık? Düşürülen SİHA’nın bize ait olmadığı açıklamasını yaptık. ABD yetkilileri gerçeği açıklayınca kem kümlerle işi kınama ile geçiştirdik. Çok merak ediyorum SİHA ülkemizden kalkan ABD uçakları tarafından mı düşürüldü? Hoş bu da Dezenformasyon ile mücadele kapsamında yalanlanarak geçiştirilecektir ama ülkemize ait SİHA hangi havaalanından kalkan uçak ya da nerden atılan füze ile düşürüldü? Bu sorunun cevabını Dezenformasyon ile mücadele merkezinin cevaplaması çok elzem olarak önümüzde durmakta.