Özer Yılmaz'ın Köşe Yazısı

Ülkemizin durumunu seçim öncesi ve seçim sonrası olarak iki aşamada değerlendirmeyi mevcut konjonktüre göre yapmanın yararlı olacağını düşünenlerdenim. Seçim öncesi iktidar öyle bir gaz pompaladı ki topluma, dünyanın en ileri ülkesiymişiz gibi insanlar düşünmeye başladı. İktidarın gazını perçinlemek istercesine insanlar gitti oyunu iktidarın devamı yönünde kullandı. Seçim öncesi topluma pompalanan umut, seçim sonrası alınan ekonomik kararlar neticesinde umudu umutsuzluğa; yılgınlığa bıkkınlığa bıraktı. Özellikle piyasa ekonomisinin verileriyle topluma sunulan ekonomik veriler tutarlı olmadığı gibi geleceğe yönelik sinerji verecek cinsten de değil ayrıca veriler birbirleriyle tutarlı da değil. Manipülasyon yöntemleri kullanılarak istatistik biliminin verileriyle sanal veriler kullanılarak toplum inandırılmaya çalışılıyor. Realiteden uzak sadece sanal anlamda varlığı kabul edilebilecek verilere inanan olur mu bilmiyorum? Çünkü artık insanların karnı boş vaatlere tok, yiyen olur mu onu da bilmiyorum.

Devlet kurumlarının güvenirliği hem toplum nazarında hem de başka ülkeler nazarında devletin itibarını gösterir. Ne yazık ki son dönemlerde bazı kurumların güvenirlikleri ciddi anlamda erozyona uğradı. Devletin kurumu halkına yalan söylemez, halkına güven aşılaması gerekir. Bu kurumların başında TUİK geliyor. TUİK’ in yayınladığı istatistiki bilgilere toplumun yüzde kaçı inanıyor, çok emin değilim. Kendisini demokrat, milliyetçi ve muhafazakâr kabul eden insanalar bile bazı kurumların verilerine artık inanmıyor. Bu inançsızlığın nedenleri yüzeysel olarak bile sorgulansa, güvensizlik nedenlerinin çözüleceğini düşünüyorum. İşin açıkçası devletin kurumlarının güvenirliklerini ya da itibarını sarsan her kim olursa olsun derhal görevine son verilmesi gerekir. Çünkü sistemlerin ayakta kalması, yaşamına devam etmesi sistem içindeki elemanların birbirine güven duymasına bağlıdır. Güven öylesine bir duygudur ki, insanlar gözünü kırpmadan herhangi bir sorgulama yapmadan canını feda edebiliyor.

İktidarın topluma verdiği umutsuzluğun karşısında, muhalefetin de topluma herhangi bir umut aşılayabildiği yok. Muhalefet seçim öncesi ‘Yedi Kocalı Hürmüz’ gibiydi şimdi kaç kocası olduğu hiç belli değil. Hangi muhalefet partisini sayarsanız sayınız hepsi parçalı bulutlu. Ülkemiz insanına gerçekten çok yazık hiçbir siyasi parti insanlara bir umut veremiyor. Herkes bir koltuk sevdasına düşmüş. Koltuk kapılıncaya kadar herkes çok demokrat, çok adil, çok nezaket sahibi ama koltuğun elden gideceği anlaşılınca gizlenen o ilkel duygular o zaman dışa vuruluyor. Demokrasi yerini otokrasiye, nezaket yerini saygısızlığa, adil davranış yerini adaletsizliğe bırakıyor. İnsanları umutuzluğa sürüklemeye ne kişilerin ne siyasi liderlerin ne de siyasi partilerin hakkı olmadığını vurgulamak istiyorum. Değişim iyidir bu iktidar için de muhalefet içinde ülkemiz içinde insanlarımız içinde böyle.