Ahmet Taştan'ın Köşe Yazısı
İstediği gibi giyinen, istediği gibi davranan, istediği gibi bir hayat süren insanın Allah'ın istediği gibi olma mertebesine çıkması biraz zor olur. Bazıları uyanıklık yapıp biraz Allah'ın istediği gibi, biraz da nefsin istediği gibi davrandığını görmek mümkün.
Kur'an-ı Kerim'de inanmamak için mazeret uyduran insanlardan bahsedilmiştir. Günümüz Müslümanı inanmamak için değil ama samimi olarak İslamiyet’i yaşamamak için bahaneler uydurabiliyor.
Kur'an-ı Kerim, İsra Suresinin 90. ayetinden başlayarak inanmak için mazeretler uyduranlar anlatılır.
Birlikte okuyalım:
“Üstelik bir de şöyle dediler: "Sen, bize yerden bir Pınar fışkırtmadıkça biz sana inanmayacağız."
Yahut (sana inanmamız için) kendine ait üzüm ve hurma bahçelerin bulunmalı onların arasından akan ırmaklar, sular fışkırtmalısın"
“Ya da bizi korkutmak için ileri sürdüğün gibi göğü parça parça üzerimize düşürmeli yahut Allah'ı ve melekleri karşımıza çıkarmalısın” “Veyahut altından bir köşkün olmalı ya da göğe çıkmalısın fakat bize oradan okuyacağımız somut bir kitap getirmedikçe göğe çıktığına da inan asla inanmayız.”
Görüyorsun değil mi sevgili öğrencim?
Geçmişte insanlar peygamberlere inanmamak için ne bahaneler uydurmuşlar. Bu kadar isteklerinin hepsi yerine getirilmiş olsa dahi, mazeret makinesi insanlar başka bir sebeple yine inanmayacaklardı belki de.
Peygamberimiz (sav) hiçbir isteklerini yerine getirmemiş. Ne demiş: “Ben, sadece bir insanım ve yalnızca bir uyarıcıyım.”
Bence bugünkü gençliğin İslam dininin güzelliğini yaşamasını engelleyen bu eğlence kültürünün yaygın oluşudur. Samimiyetle Müslüman olursak, ya da dindar bir Müslüman olursak bazı şeyleri yapamayız korkusu, ürkütmüş uzaklaştırmıştır.
Peki, Müslümanların ruhu ne zaman rahatlar. Çünkü eğlence, insanın ruh rahatlığını getirir, dertlerini unutturur, düşündürmez. Bir iş yaparken yüklendiği sorumluluk, eğlenirken sırtından ve kafasından uzaklaşmıştır öyle değil mi? Hoş vakitler geçirmek isterler eğlenen insanlar.
Eğer bunlar doğru diyorsan eğlence tanımı için... Bir Müslüman, gönül rahatlığını, ruh rahatlığını Kur’an-ı Kerim okurken bulur, arkadaşlarıyla sohbet ederken bulur, günaha bulaşmadığı her vakitte ruhu mutlu olur. Bir de Allah'ı çok zikrettiğinde, Peygamber Efendimiz (sav) ile kendi arasında yakınlık hissettiğinde bu mutluluğu yaşar. Günaha girmediği müddetçe mutludur, eğlence mekanı, eğlence vakti... O mekan o vakittir.
Aslında yine bana sorarsanız tüm mesele insanın zihnine kodlanmış algılardan oluşuyor. Ben “eğlenceyi, böyle tanımlıyorum” dersem ve dediğimi yaparsam eğleniyorum, manasına gelir. Buradaki inceliği insan kendi belirler. "Ben modern Batı tarzı eğlenmeyi mi kabul ettim yoksa; Allah'ın razı olabileceği bir eğlence biçimini mi tercih ettim?
Bu kadar yeter diyelim. İlk defa sizin gibi öğrencilere bu kadar detaylı yazıyorum. Rabbim, hepimize tesirini halk eylesin. Amin.