Bu günlerde çok ilginç bir tartışma geziyor ortalıkta. Nedense bunun içinde bir hinlik seziyorum, beni rahatsız ediyor. Toptancı ve yüzeysel düşünenler için kabulü ve onaylanması kolay bir fikir gibi...
Konu şudur: “Hani ben adamın namazına dikkat etmem, namazı benim için önemli değil. O kendi içindir. Önemli olan dürüstçe yönetsin, çalıp çırpmasın” cümlesini kuruyorlar.
Ha bir de bunun karşısına da “işte, adam içki içiyormuş/içmiyormuş ya da başka başka günahları var ama bana ne? Beni ilgilendirmez onun kişisel hayatı.
Önemli olan dürüstçe, hakkını vererek, çalıp çırpmadan yönetmesidir!” diye ortaya atılan bu fikirlerin karşılaştırmasını yapmak istiyorum.
Yani böyle düşünenler doğru mu düşünüyorlar? Yoksa bu cümlede bir sıkıntı var mı? Sizi de rahatsız eden bir yönü de var mı cümlenin? Açık söyleyeyim bu ifadeden işkilleniyorum.
Yani adamın namaz kılıp kılmaması hakikaten önemli midir yoksa önemsiz midir? Burada bölmeli zihin yapısıyla inşa edilmiş bir tartışma sürüp gidiyor. Sanki öyle görüyorum. İnsanı, hayatı bütün olarak değil, parçalı bir şekilde değerlendirmek varmış gibi.
İnsan içkili iken karar verse bir mesele hakkında, o verdiği karar da milleti bağlayıverse ne yapacaksın o zaman? İçki alemlerinde iken bir makama yeteneksiz birini atama yapıverse! Oluşacak bu olumsuz durumu da kabullenip sessiz mi kalacaksınız?
İçki için “kötülüklerin anası” uyarısı varken; namaz içinde fuhşiyattan (dine uygun olmayan şeylerden) alıkoyar beyanı mevcutken yapılan bu tartışmada bir terslik aramaz mısınız?
İçkili kafayla yönetimin güzel olacağı, namazlı gönüllerin yönetimi haksızca yapacağını varsayıp bir iki örnek gösterdi mi, ne alâ muâllâ. Ondan sonra içki içenler toplumda itibar sahibi, namaz kılan idareciler zanlı? Yok öyle bir dünya!
O masa başında aklını zayi ederken aldığı bir karar, yaptığı bir atama yanlış olursa mazeret için “kafam biraz dumanlıydı mı?” diyecektir. O zaman düşünelim, mesela, namaz kılan insan Rabbine karşı olan sorumluluğun yerine getirirken insanlara karşı adil olma fikri daha da kuvvetlenmez mi?
Namaz kılan maneviyattan böyle beslenirken içki içenin de demlenirken hangisi yönetimsel anlamda zayıflığa düşmesi daha mümkün? Bilmiyorum yani böyle bir kıyaslama imkanı mümkün müdür? Düşünüyorum da beni çok rahatsız ediyor.
Namaz kılıyorsun benim için önemli değil, önemli olan şöyle işini doğru yap! Bu varsayım ya da genelleme yapılmayacak kadar az örnekle zihinlerde kurulmak istenen yargıya bak.
Geçen bir profesör de öyle diyordu: Namaz kılanlar, işleri konusunda sanki problemli insanlarmış gibi. Böyle bir algılama ortamı oluşturmaya çalışıyorlar. Öbür tarafta da içki gibi dinin haramlarını çağdaş anlayışla namaz kılmayanlar; en dürüstler, en güzeller, en iyiler anlamında bir şey tasarlıyor.
Yani böyle zıt kavramları nasıl da yan yana getiriyor, bunları nasıl birbirine karıyorlar bilmiyorum ama şurası bir gerçek(!) Hocam açık söyleyeyim, yani bu cümlede bir manipülasyon var! İnsanları yanlış yönlendirme var.
Burada, müslümanları çökertme, öbür tarafta laik anlayış sahibi insanları da üste çıkarma gibi bir fikir var. Hem insanların arasına bölücü fikirleri de sokuyorlar. Ben bundan şüpheleniyorum, o yüzden öyle hemen kabul etmek istemiyorum böyle saçma bir yargıyı.
AHMET TAŞTAN