Mehmet Arif Selim'in Köşe Yazısı
Samimi olmak; içi dışı bir olmanın yanısıra vicdanlı ve adil olmaktır aslında. Samimiyetten uzak olmak ise "mış gibi" yapmak, rol yapmak, aslında dert edinmediği şeyi dert ediniyor "muş gibi" yapmaktır.
Genelde dünyada da boyle olmakla birlikte, ülkemizde özellikle son iki yıldaki ekonomik sıkıntılar malumunuz. Zira bu sıkıntıları hep birlikte yaşıyoruz. Yaşadığımız bu sıkıntılardan doğal olarak yakınıyoruz. Bu sıkıntıların küresel veya yerli sebepleriyle ilgili fikirlerimiz var. Bu sıkıntıların nasıl aşılabileceğine dair de, bilgimiz veya kendi yaşam koşullarımız çerçevesinde önerilerimiz var. Tüm bunlar çok normal. Çünkü hem birey olarak, hem toplum olarak daha müreffeh bir hayat yaşayalım istiyoruz, hem de devletimiz daha güçlü olsun istiyoruz samimi olarak.
Anacak bu noktada rahatsız olduğumuz husus, pek çok başka konuda da olduğu gibi, konuyu manipüle etmekten baska amacı olmayan samimiyetsizler. İnsanların evlerine ekmek götürüp götüremedikleri, ülkenin ekonomik gücü falan umurunda olmayan bazı insanlar, güya bu sıkıntılar umurlarınday "mış gibi" yapıyorlar. Nerden anlıyoruz samimi olmadıklarını derseniz;
Çünkü samimi olsalar sürekli "battık" edebiyatı yapıp piyasaları iyice karamsarlığa sürüklemezler.
Samimi olsalar; son üç yıldır yaşanan küresel salgın, Ukrayna savaşı, petrol fiyatları, deprem gibi olguların yol açtığı olumsuzlukları göz önüne alarak, yani gercekçi ve adil bir şekilde ekonomiyi değerlendirirler.
Samimi olsalar enflasyonu yükseldi denilince inanıpta, düşüyor dendiğinde inammamazlık etmezler ve devlet kurumlarına güvensizlik oluşturacak karalama kampanyaları yapmazlar.
Samimi olsalar, enflasyon mesela %50 iken kalkıpta %70 - %100 zam yapmazlar ellerindeki ürünlere veya kiralık evlerine.
Ekonomi diye bir dertleri olsa, sadece bugün değil gelecekte de ekonomimizin sağlam olmasını sağlayacak olan milli enerji dediğimiz petrol, doğalgaz ve yenilenebilir enerji ile ilgili büyük atılımlara çamur atmazlar, savunma sanayimizin gelismesinden gurur duyarlardı. Çünkü özellikle bu iki alanda dış bağımlılıktan kurtulmak hem ülkemizin tam bağımsızlığı ve güvenliği açısından hem de gayrısafi milli hasıla açısından çok çok önemlidir.
Eğer bu bir kısım insanlar samimi olsalar; stokçuluk ve fırsatçılık yapmazlar, yurt dışından gelen lüks tüketim mallarına tevessül etmezler, yerli ürünleri kullanmak hususunda duyarlı olurlardı.
Hem bunları yapıp hemde ekonomiyi dert ediniyormuş gibi yapmak, en hafif tabirle samimiyetsizliktir ve güya ekonomiyi düşünmektir.
Eğer bu sıkıntıları aşacaksak tabii ki yönetenlere düşen büyük sorumluluklar var. Ancak, kabul edelim ki vatandaşlar olarak bizim de sorumluluklarımız var. Örneğin yukarıda özetle belirttiğim bencil, menfaatperest tavırlardan uzak durmak hepimizin milli sorumluluğudur.
Azıcık düşünürsek, aslında şöyle bir durum yaşıyoruz:
Ben ürettiğim ürünü 10 lira yerine 20 liraya satıyorum seni kazıklıyorum, ben mesela bakkala gidiyorum o beni kazıklıyor, bakkal mesela berbere gidiyor berber bakkalı kazıklıyor, berberi kira alırken ev sahibi kazıklıyor...vb. Aslında herkes birbirini kazıklamış oluyor ve aslında hiç kimse bu kısırdöngüde kar etmiyor. (Tam kapitalizm...)
Diğer etkenlerin yanında, bu fırsatçı ve kapitalist anlayışımızın da ekonomik sıkıntıların önemli sebeplerinden olduğunu görüp bundan vazgeçmeliyiz artık. Vazgeçmiyorsak sikayete de hakkımızın olmadığını bilmeliyiz. Samimi olmalıyız, kendimizi olduğu gibi, diğer insanları da, çocuklarımızın geleceğini de düşünmeliyiz. Ve unutmayalım, deetin çarkı dönmezse kazandığımız paralar pula döner. Devlet nimetini zaafa düşürür ve pusudaki teröristleri ülkeye üşüştürürsek paranın değil canımızın derdine düşeriz. İnsanların ahının ve devletin vebalinin şakası olmaz. Haram kazancın da hayrı olmaz.
Önce, bu günümüze şükredelim, beterin beteri var. Sonra bu sıkıntıları aşmak içn devlet sorumluluklarını yapsın diyelim. Ve millet olarak biz de sorumlu davranalım.
Allah hepinize HELALİNDEN bol kazanç versin, ekinomik sıkıntıda olanlarınızın yar ve yardımcısı olsun.