Recep Akakuş yazdı
İzmir fâtihi Nureddin Hamza Bey, Yahşî Bey’in oğlu ve Beyazıt Paşa’nın kardeşidir. Sultan II. Murad ve Fatih Sultan Mehmed devrinin güçlü beylerindendir. Beylerbeyliği, kaptan-ı deryalık ve padişah müsahipliği/ danışmanlığı gibi devletin üst kademelerinde bulunmuştur. Yahşî, Derviş Mehmed, Hamza Bâlî ve Murad adında dört oğlu vardır. Bunlardan Yahşî ve Murad Beyler, Bursa merkezde hizmet almışlardır. Derviş Mehmed Bey, Bursa beyliğinin yanı sıra İnegöl “timar-eri”olmuştur.
Oğullarından Hamza Bâlî Bey ,Yenişehir “timar- eri” olurken Derviş Mehmed Bey’in oğlu vezir Kara Mustafa Paşa da Pazaryeri İlçesi’nin “timar-eri” olmuştur. Daha sonraki yıllarda hem Hamza Bâlî Bey’in ve hem de Derviş Mehmed Bey’in çocukları, ve raset yoluyla, İnegöl coğrafyasında yer alan birçok köy ve mezraaya sahip olmuşlardır. Sözgelimi, Yenice Beldesi-Edebey Köyü-Hamzabey Köyü-Süpürtü Köyü-Bilal Köyü-Kozulca Köyü-Sofular ve Kozpınar mezraaları-Kulaca Köyü ve İnegöl Kasaba’sına mücavir çayır alanları…. Evet, bunlar ve benzeri taşınmazlar, Hamza Bey’in çocuklarına ve de torunlarına veraset yoluyla intikal eylemiş vakıf nitelikli gayr-i menkullerdir.
Vezir Kara Mustafa Paşa kanalından gelen nesil, Mercidabık şehidi Mehmed Bey, onun oğulları, Abdullah Bey, Mustafa Çelebi, Kardeşi Hamza Çelebi; bunların da çocukları Ali ve Mehmed Çelebilerdir.Yaşadıkları sürece İnegöl coğrafyasında yer alan -baştaHamzabey köyü olmak üzere Kulaca Köyü, Kozulca Köyü, Edebey Köyü ve Yenice Beldesi ile ilgili olarak daima yetki ve tasarrufları görülmüştür.Diğer yandan Yenişehir “timar-eri” Hamza Bâlî Bey kanalından gelen nesil ise Hamza Bâlî Bey oğlu ve Afyonkarahisar beyi Ebû Bekir Bey ile devam etmiş ve bu Ebû Bekir Bey’in, Hamzabey vakıflarının mütevellisi olduğu yıllarda Noktacı Kāsım Efendi‘nin halifesi olan Muhyıddîn Mehmed Karahisârî (öl. 1585) de Noktacı Kāsım Efendi Zaviyesi’nde yaygın eğitim yapmıştır.
Şu kadar var ki Afyonkarahisar Beyi ve aynı zamanda Bursa Hamza- Bey vakıflarının mütevellisi olan Ebû Bekir Bey ölünce yerine oğullarından Hamza Paşa, hem Bursa mutasarrıfı ve hem de Hamza Bey vakıflarına mütevellisi olmuştur. Ne var ki büyük dedesi Hamza Bey’in ismini taşıyan bu bahtsız torun Hamza Paşa, Hamzabey vakıflarını –vakfiye şartlarına göre- yönetmemiş; kendisi bizzat tahrîp etmiştir.Vakıflar tarihinde benzeri görülmeyen bir olaya sebebiyet vermiş olduğundan bu Hamza Paşa, önce mutasarrıflıktan azledilmiş; ardından da mütevellilikten azledilerek yerine oğlu Mehmed Bey getiriliştir. Bu zat da sonradan Derviş Mehmed Paşa diye anılacaktır.
Hamza Paşa, mutasarrıflıktan azledilince - veraset nedeniyle- hem kardeşleri ve hem de devlet ile kıyasıya bir mücadeleye girmiştir. Bu konu ile ilgili Bursa Kadı Sicillerindeki, 14 Ramazan 1024 ve 5 Teşrîn-i Evvel 1615 tarihli kayıt şöyledir:
“Hamzabey vakıf mütevellisi olan Ebû Bekir Beyzâde Hamza Paşa, görev ve yetkilerini sû-i ist’imâl eylemiş ; Hamza Paşa, vakıf mütevellisi olarak vakfın gelirlerini, “bel’ itmiş; yani yutmuş” tur.. Külliyede yer alan cami, medrese, imaret, muallimhâne ve türbeleri harap etmiştir.Yapılan teftiş sonunda, külliyede yer alan imaretin harap olduğu, yemek pişirilmediği, yiyecek nâmına imarette bir şeyin olmadığı -hattâ- kapısının dahî kapalı ve kilitli bulunduğu görülmüştür. “Yıktırılmasına, hatt-ı hümâyun çıkarttım” diyerek medrese binasını kökten yıktırmıştır. Elde ettiği yıkıntı malzemeleri ile Bursa Hisarı’nda kendine bir ev yaptırmıştır. Tarla haline getirdiği medrese arsasına arpa ektirmiştir. Cami ve türbelerin üzerinde yer alan kurşunlar söktürülerek satılmış; görevlilerine ücret verilmeyerek külliyeden uzaklaştırılmıştır. Gerek camide gerekse türbede bulunan tüm mefrûşât ve hatta Kur’ân-ı Kerîm cüzleri dahî satılmıştır. Mustafa Paşazâde Mehmed Bey’in Zeynîler Tekkesi civarında yaptırmış olduğu mektep de bu tahrîbâttan nasîbini almıştır.
Mütevellilik yetkilerini kötüye kullanan Hamza Paşa, mahkemeye sevkedilmiş ve maktûlen=yaralı olarak öldüğü için vakıf malına el sürmenin cezasını dünyada iken çekmiştir.