Ahmet Taştan'ın Köşe Yazısı
“Netflix’in karşısında kurulmuş bir cephe TRT tabii” diye bir tanıtım duyunca ilgim ve merakım arttı birden. Biz 70’li yılların kuşağı biraz böyleyiz... Bir dava, bir fikir, bir inanç denildi mi, biz yola revan oluruz. O meseleyi gönülden sahipleniriz.
En önemli misyonu bu ise yeter bize... Netflix karşısında durmak, batının ve batılın öncü askeri gibi gelen bu özel TV platformunun yasağı yok, ayıbı yok, sapık fikirleri çok... Ne yüklersen ki genellikle filmlerinde lgbt vurgusu mutlaka yapılan bir ortam diyorlar.
Müslüman ailenin parçalanması ve nesillerin perişan edilmesi için üç buçuk soysuzun, tasarladığı bir cepheye karşı nesli, aklı, dini, korumak amaçlı açılmış yeni bir cephe TRT tabii... İşte bu cephede atış yapanlara mermi taşımak gerekiyor. Orayı desteklemek hatta beslemek gerekiyor.
Bizim gibi sadece izleyerek iş yapanlar, TRT tabi’nin dizilerini, filmlerini, görselini takip etmelidir, diye düşünüyorum. Mademki bu ekranlardan yayılanlar, insanın düşünce ve duygu dünyasına dokunuyor ve değişim frekanslarının titreştiriyor, o vakit herkes haberdar olsun bu milli ve yerli TRT tabiiden...
Alışkanlıklarını kıramayanlar ile batının hep “ilk ve en güzelini yapar” anlayışına tapanlarla aynı memnuniyeti paylaşamayacağımızı biliyorum.
Cola Turka çıktığında da aynı şeyi hissetmiştim. Bizim colaydı ve içilmeliydi. Bir, derken iki, hadi üç... Olmadı gazlı içecekler zararlı dediler, gazoz dahi azalttım, icabında içmedim.
Lakin ben, gönüllü bir reklam elçisiyim. Benim malımmış, benim başarımmış gibi seviniyorum. Herkes, ben gibi olmak durumunda değil elbette fakat kendini bu topraklara ve bu millete ait hissedenlerin doğal bir tavrı böyle olsa gerek diye düşünüyorum.
TRT tabii’nin nesini ya da neresini öveyim diye başladım söze. İki nokta var: Bir Netflix’e karşı kurulmuş olması; iki, bizim kültürümüzün rüzgarını estiriyor olması.
TRT tabii’nin kalitesini televizyon dünyasında çalışan bir arkadaşın cümlesi ile noktalayayım: “Arayüzü Netflix gibi, aynısı ama tek kusuru parasız/ücretsiz olması ülkemizde. Beş ya da on lira olsaydı abone olunmak için, iyi olurdu. Diğer ülkelerde tabii ücretli tabii...
Bazı dizilerin ilk bölümlerini YouTube’dan yayınlamışlardı. Tanıtım maksatlı ama Playstore’den cep telefonuna indir. İstediğin kadar film veya dizi izle.
İlkin televizyon kanallarından sonra da özel platformlarda başlayan dejenerasyona karşı dik bir çıkışla “dur” ihtarı verebilecek bir hareketi temsil eder tabii.
Hız kesmeden devam ediyor bu engellemeler. Filmlerin kalitesi ve oyuncuların özellikleri kadar, konu ve temanın da dini-milli olması gerekiyordu. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Hay Sultan yani Abdulkadir Geylani, Hz. Mevlana, İbni Sina gibi tarihi şahsiyetlerin yanında Şebeke, İhanet, Serhat gibi polisiye ve macera dizileri de var. Eğlence merkezli komediler de cabası.
Ben İbni Sina’yı izledim birkaç bölüm. Çok hoşuma gitti. Dini, milli ve bilimsel yaklaşımla çocuklar çok güzel duygulara, düşüncelere, bilgilere muhatap olurlar. Belki biz de film seyretme anlayışımızı değiştirmeliyiz.
Şimdi Küçük Dahi İbni Sina’nın maceralarını tek tek anlatmak doğru olmaz zaten mümkün de değildir ama bir bilim insanının çocukluğu ve fikirleri, sıra dışı dehası dikkat çeker ve macera dolu kareler akar gözümüzün önünden. Etkileyecek birçok noktadan sadece birini örnek verip merakınıza sunayım.
Dedesi, koltuğun altında iki tavukla gelir evin avlusuna. “Bu kanatları olup da uçamayan hayvancağızları hava alsınlar, diye gezdirirdim” der. Evin gelini, “Baba açalım kapıları, sal gezinsinler!” deyince “Olur mu güzel gelinim olur mu ya... Başkasının bahçesinde/toprağında eşelendikten sonra onların yumurtası helal olur mu?” gibi bir cümle kurar. Benim gibi bir adamı yerinden hoplatır. Ne kadar ince bir düşünce, tam bir tasavvufî incelik, müthiş bir derinlik.
Ufak Sinâ’nın kafasına takılan cümle ise “kanatları var ama uçamıyorlar, kuş değil tavuk...” Oturur masasına, tavuklara ek kanat yapmaya çalışır. Uğraşır, uğraşır, olmaz. “Bütün çalışmalarımın sonucunda anladım ki sizlerin yani tavukların bu kanatları en mükemmel halde yaratılmış. Herhangi bir şey eklemeye gerek olmadığını fark ettim” der. “Allah’ın yarattığında bir eksiklik bulamazsın” ayet-i kerimesi düşer bizim aklımıza.