Doğancıbaşılık görevi üstlenmiş olan İlyas Bey, Orhan Gazi devrinde BursaBey Sarayı’nın çok yakınında bulunmuştur. Kâmil Kepcioğlu tarafından hazırlanan Bursa Kütüğü isimli eserde görüldüğü üzere Bursa-Darphânesi’nin yakıt ihtiyacı olan odunları temin etme yetkisi de Turgut-Eli köylülerine verilmiştir.

Bir önceki yazımızda sözü edilen tahrirat defterinde görüldüğü üzere Şehzade Türbe Vakıfları adına tesis edilmiş olan vakıf köyler arasında İlyaslar Köyü bulunduğu gibi Bursa’nın en eski mahallelerinden birinin adı da Hoca İlyas Mahallesi’dir.

Muhtemelen Turgut Alp oğlu İlyas Bey tarafından kurulmuş bulunan bu köy ve mahalle, günümüze kadar, ismen, intikal etmiştir. Bursa’nın içinde ve merkezi yerinde Hoca İlyas âilesine mensup kişilerin inşa ettirmiş olduğu Hoca İlyas Mektebi, ilköğretim okulu olarak hâlen günümüzde bile halka eğitim-öğretim hizmeti vermektedir.

Hoca İlyas Camii ve külliyesi ise tarihî süreç içinde vuku bulan yangınlar, depremler ve işgaller sonunda tahrip olmuştur. Ancak söz konusu mabedin yerinde günümüzde halk tarafından inşa edilmiş küçük bir mescid bulunmaktadır.İşte Kasım Efendi’nin 1501 yıllarında Bursa’ya gelip yerleştiği ve Arapça kaleme almış olduğu “Cevâhirü’l-Ahbâr” adlı eserini Türkçe’ye aktardığını söylediği Hoca İlyas Camii Külliyesi –günümüzde- küçük bir mescid halini almıştır.

Kasım Efendi’nin şeyhi İzzeddin Ali Karamânî, Yiğitbaşı Ahmet Şemsettin Efendi’den hilâfet aldığı için hem Karamânî ve hem de Saruhânî lakabı ile anılmıştır. Çünkü Yiğitbaşı Ahmet Şemsettin Efendi, Manisa / Saruhan İli’ne bağlı Marmaracık ismiyle anılan Marmara-İnegölü’ndendir.Halvetiyye Tarikatı’nın Ahmediyye kolunun da kurucusudur ve kendisi,: Yiğitbaşı lakabı ile anılmaktadır.

Bir tevâfuk eseri olarak Kasım Eendi’nin Bursa’ya gelip yerleştiği camiin bânisi, Hoca İlyas da Yiğitbaşı lakabı ile anılmaktadır. Zira zengin ve de köklü bir âileye mensup olan Hoca İlyas, Ahî geleneğine göre kurulmuş olan Lonca teşkilatında Yiğitbaşı‘dır. Ticarî piyasada son derce önemli ve de itibarlı bir yeri vardır. Bu vesile ile şu gerçeği de hatırlamakta yarar vardır. Söz gelimi: Farsça “Hâce” sözcüğü, ticârî piyasayı oluşturan ve yönlendiren lider kişi anlamında kullanılmaktadır. Aynı sözcük, ilim âleminde Hoca şeklinde kullanılırken âile ortamında ise bu sözcük, eş anlamında “Koca” yerine kullanılmıştır.

Kasım Efendi, Bursa’ya geldikten sonra önce Hoca İlyas Külliyesi’ne ardından da şeyhi İzzeddin Ali Karamani ve Saruhani’nin bulunduğu Kaplıca-Hüdâvendiğâr Sultan I. Murad vakıf tesislerine dahil imaret ve kükülliye civarında yer almıştır. Daha sonraki yıllarda ise Muradiye’de Şehzade türbeleri ile ilgili vakıfların yönetiminde sorumluluk almış ve kendisine: Noktacı lakabı verilmiştir. Çünkü Noktacılık görevi, ilk defa, Sultan II. Bayezid’ın hazırlatıp tescil ettirdiği 911/ 1505 tarihli vakfiyede yer almıştır.Tarihî süreçte Bursa’nın beşeri coğrafyası incelenirken aktarıldığı üzere Muradiye Külliyesi’nde Fatih Sultan Mehmed’in Mustafa ve Cem adındaki şehzadeleri ile Sultan II. Bayezid’in Abdullah ve Âlemşah adındaki şehzadelerinin yatmakta oldukları görülmüştü.

Hüdâvendiğar Livası Tahrîr Defterleri isimli kaynak eserde Şehzade Vakıfları başlığı altında çok geniş gelir kaynağı olan bir vakfiye sureti ve bilançoları görülmektedir.Muradiye’de Bahri Baba Tekkesi civarında ikamet ettiği ifade edilen Kasım Efendi, işte bu şehzade vakıflarında üstlendiği idârî vazîfe nedeni ile Noktacı lakabı almış ve bu lakap ile şöhret bulmuştur Ancak kendisi ve de âilesi hakkında sadece AbdülkâdiriGeylâni’ye nisbeti, bilinmektedir. Bu nedenle Kasım Efendi hakkında ancak, genel bir çerçeve içinde, bilgi sunulabilmektedir; yaşadığı devirde Osmanlı coğrafyasında ve özellikle Bursa’da tesis olunan sosyal ortam aktarılmaya çalışılmıştır.

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar