Can Orhun’un Ex-libris ya da Pertev Efendi’nin Olağanüstü Yolculuğu isimli kitabı 2017’de yayımlanmış, bir yazma eserin başına gelebilecek maceraları anlatan keyifli bir roman.

Romanın baş kahramanı Pertev Efendi’nin kitap aşkı ve merakı sayesinde okuyucu da uzun ve tesadüflerle dolu bir yolculuğa çıkıyor.

Müellifin yaptığı başarılı mekân tasvirleri de bu yolculuğa tat katan önemli unsurlardan biri. Yazar, Pertev Efendi’nin kaleminden, onun tuttuğu kayıtlardan okuyucuya aktarıyor bu macerayı.

Pertev Efendi, romanın ilk bölümünde kendini tanıtıyor bizlere. O, 19. yüzyılda İstanbul’da yaşayan, kitaplara, kitapların dünyasına aşık, nice yazma esere kendi tabiri ile kıyafetini giydirmiş bir mücellit.

Kitapların varlığıyla huzur bulan, onlar olmadan bir hayat düşünemeyen Pertev Efendi’nin huzurunu kaçıran tek şey ise yine bir kitap. Ragıp Paşa Kütüphanesinin hafız-ı kütübü olan arkadaşı Kâzım’ın bir vesile ile saray kütüphanesinden çıkardığı bir yazma eser, Pertev Efendi’nin hayatını allak bullak ediyor. Nasıl mı?

Mâlumunuz üzere yazma eserlerde bulunan temellük kayıtları onların ait olduğu kişi ya da kütüphaneyi gösteren önemli bir işarettir. Pertev Efendi’nin hayatını alt üst eden yazma eserin temellük kaydı ise Sultan Süleyman’a ait yani dolayısıyla saray kütüphanesine. Ancak bazı tesadüfler sonucu sayfalar arasında gizli kalmış bir Ex-libris ve beddua neredeyse Pertev Efendi’nin kâbusu oluyor.

Kahramanımız bu bedduaya düçar olmamak, kitabın asıl ait olduğu yeri bulabilmek ve onu teslim edebilmek için tüm zorlukları göze alarak her şeyi hatta çok sevdiği eşi Nilüfer’i bile geride bırakarak iki ay sürecek bir yolculuğa çıkıyor.

İstanbul’dan Patmos adasına oradan Kudüs’e uzanan bu yolculukta Pertev Efendi başına gelen türlü türlü olaylara rağmen pes etmiyor ve nihayetinde aradığı cevabı buluyor. Meğerse yüzyıllar boyunca birçok kütüphaneyi dolaşan bu yazmanın evi pek de uzaklarda değilmiş.

Romanın sonunda yazar, Pertev Efendi’yi Kudüs’te bırakıyor. İstanbul’a dönüp dönmediğini bilemiyoruz. Sadece İstanbul’a dönüp yeniden kitaplar ciltlemeyi hayal ettiğini biliyoruz ve bu hayale eşlik edip onun dükkanına kavuşup mesleğini icra ettiği o âsude dünyaya döndüğünü ümit ediyoruz.

Mücellit Pertev şu cümleler ile bitiriyor tuttuğu kayıtları: “Ama artık biliyorum ki yolculuklardan ibarettir hayat.. Ve o yolculukların en güzeli, kitapların çıkardığı yolculuklar değil midir zaten?”

Pertev Efendi’nin bizleri de kendi merakına ortak ederek çıkardığı bu yolculuk kitapların dünyasında neler olabileceğini anlatan esrarengiz bir roman. Kitaplar bazen dönemin önemli kütüphanelerinde baş köşede itina ile saklanırken kimi zaman ise bir paçavra gibi oradan oraya atılıyor.

 Bazen güzel libaslar ile ciltlenip süslenirken kimi zaman üstü başı parçalanmış bir vaziyette senelerce okuyucusunu bekliyor. Yazarın da en başta dediği gibi “Her kitabın bir kaderi var..”

Hilal Yenilmez