Özer Yılmaz yazdı

Yaşamın her alanında kriz var ve bundan kaçınmak her zaman mümkündür. Kişinin kendi içinde ki krizler, eşler arasında ki krizler, aile içinde ki krizler, bireyin yaşadığı şehirde ki krizler, ülkede ki krizler ve dünya da ki krizler. Krizler hayatın bir gerçeği ve bunu yok edemezsiniz.

Aslında küçük küçük krizler yaşamın bir nevi kaynağını oluşturmakta. Esas maharet kırmadan dökmeden krizleri başarıyla yönetebilmekte. İnsanımız ne yazık ki krizleri yönetme becerisinden yoksun olarak yetiştirilmekte. Maharet, kişinin içinde dolaşan kırk tilkiyi kuyruklarını birbirine dokundurmadan gezdirebilmekte.

Krizleri yönetim becerisi gösteremeyenler, kırmayı, dökmeyi, yıkmayı, yakmayı bir maharet olarak görürler. Oysa bu tür yönetim anlayışını, kriz yönetim becerisi ile özdeşleştirmek mümkün değildir. Bilindiği gibi son zamanlarda dünya da olduğu gibi ülkemizde de birçok kriz türleriyle karşı karşıya kalıyoruz, bundan sonra da kalınacak.

Dünya üzerinde siyasi krizler ve onu takip eden ekonomik krizler en çok görünen krizler olarak karşımıza çıkmakta. Krizlerin içinden çıkılamaz hale gelmesinin nedenini bulmak ve ona göre stratejiler geliştirmek gerekmez mi? Bu sorunun cevabı evet olursa krizlerin görünme sıklığı daha az olabilir. Olayların krize dönüşmesinin en önemli müsebbibi işin ehli insanların işin başında olmaması olarak görünmekte.  

29 Aralıkta Suudi Arabistan’ da oynanması gereken Süper Kupa finali oynanmayarak ya da oynatılmayarak devletlerarası ve toplumsal bir krize dönüşmesini de işin ehli insanların başta olmamasına bağlamak çok doğru bir yaklaşım olacaktır. Eğer işin ehli insanlar işin başında olsalardı, yapılacak müsabakanın her türlü eylem basamakları yazılı hale getirilir ve ona göre müsabakaya çıkılırdı.

Cumhuriyet, bağımsızlık ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk her Türk’ün kırmızıçizgisidir. Bu kırmızıçizgi devletin ve milletin onuru, namusu ve en kıymetli değeridir. Bu değeri korumak her Türk vatandaşının namus borcudur. Bu borç türbinlere oynayarak korunmaya çalışılmaz ve bu ikiyüzlülük olur. Krizlerin çıkmasının nedenlerinden biri de ikiyüzlü insanların yönetim kademesinde olmalarıdır.

Gerek yazılı basından gerek dijital medyadan gerekse sosyal medyadan okuduğumuza ve öğrendiğimize göre Süper Kupa finalinin Suudi Arabistan’da oynanması isteği kulüp başkanlarının teklifi üzerine oluyor. Bu yıl başarısızlığın zirvesini yaşayan TFF ne yazık ki bu organizasyonu da ağzına, yüzüne, gözüne bulaştırdı. Tekrar ediyorum oluşabilecek krizler iyi bir planlama ile önlenebilirdi.  

Süper kupa finalinin oynanmaması ilk anda ham bilgilere ve aysbergin görünen yüzüne göre değerlendirildiğinde takımların doğruyu yaptığı söylenebilir. Ancak kriz yönetimi bakımından ve stratejik planlama bakımından bakıldığı zaman ise yapılanların doğru olmadığı değerlendirilebilir.

Suudi Arabistan’da ki  spor yöneticilerinin, Türk toplumunun değerlerine anlamsız bir biçimde tepki göstermesi, değerlerine saygı göstermemekte ısrar etmesi, kupa finalinin oynanmaması ile sonuçlandı.

Buna rağmen uluslararası strateji, jeopolitik strateji ve ülkemizin uluslararası kredibilitesi için kupa finalinin oynanması için gerekli ortam oluşturulabilmeliydi. Bu da ancak ve ancak ehil insanların kriz yönetimini becerebilmesiyle mümkün olabilirdi.