Ne yazmalı bu hafta, birçok gündem var hepsi de mühim mevzular. Ama şu Gazze varken, zulüm bunca ayyuka çıkmışken, içimiz kan ağlıyor ve çaresizce izliyorken, başkaca mevzular teferruat değil de nedir arkadaş…

Dünya kurulduğundan beri bu kadar kötü olmamıştır herhalde. Bu kadar materyalist, bu kadar vicdansız çağ var mıydı bilmiyorum. Müslüman Müslüman değil, gâvur gâvurluğunda zirve yapmış, şeytan bile hayretler içinde… 

Gazze yanıyor, Gazze bitti, böcek kadar hükmü yok insanların orada… Küresel bir vicdansızlık, keyfe keder ölüm kusan lanetli bir toplum, mala, mülke, paraya,  dünyaya tapmış Allah’ın cezası birkaç soysuz millet, bıkmadan usanmadan öldürüyor…  Başta dünyanın en cani terör örgütü İtrail, arkasında melun ABD ve işbirlikçi hainler… Cibilliyetlerinin gereği, zulmediyor, gasp ediyor, öldürüyor… Vahşice, canice, umarsızca, pervasızca…  

Biz Müslümanlar izliyoruz canlı canlı, bir milletin yok oluşunu izliyoruz… En kabadayımız, onların uhdesindeki sosyal medya platformlarından lanetliyor, az biraz mazlumumuz namaz vakitlerinde, cevvalimiz de teheccütte beddua ediyoruz o kadar…

Bir millet yok ediliyor, bin yılın soykırımı işleniyor Gazze’de, vallahi yanıyor Gazze… Bizde tık yok… Hep böyle miydik, böyle mi olduk son kertede bilmiyorum… Amma içim yanıyor billahi, yapmalı bir şeyler, Allah soracak vallahi soracak, billahi soracak hesabını hepimize…

Yahu bir boykot meselesini beceremedik, Müslümanım diye geçinen herkesin ucundan kenarından yapabileceği bir şeydi oysa… Almayacaktık keferenin malını, içmeyecektik kolasını, kahvesini, yıkanmayacaktık sabunuyla, giymeyecektik kıyafetini… Olmadı, başaramadık…

Eski öğrencilerimden biriyle karşılaştık, AVMde meşhurlardan bir hazır giyim mağazasında yöneticiymiş… Hal hatırdan sonra “Hocam bir tüyo vereyim değerlendir” dedi. “Hayırdır” dedim… “Haftaya büyük zam geliyor, fiyat listelerini gördüm, ayakkabıdan takım elbiseye her türlü kıyafet en az dört kat zamlanacak. Mutlaka uğra, bir şeyler al” dedi, ayrıldık… 

Eve geldim, gardırobumu açtım, onlarca takım elbise, gömlek, yirmilerce kravat vardı, bir o kadar da ayakkabı raflarda, hepsi de giyilecek kıvamda… “Atmışıma merdiven dayamışım, taş çatlasın on – on beş sene daha yaşasam bunlar beni götürür vallahi” dedim kendime, sonra eski günlerimi düşündüm, bunca maymun muyduk, bunca müsrif, bunca, görmemiş miydik, değildik vallahi… Tutumlu olmak diye bir kavram vardı, genetik ti muhakkak… Bize de sirayet etmişti, bir kıtlık bilinci vardı besbelli. İyi bir şeydi bu, İslami bir erdemdi bu.  Zahit insan, konuşmasından bile tasarruf ederdi, yemesinden içmesinden ziyade…

Alışveriş merkezleri dolu, e-satışlar almış başını gidiyor, hele kafelerde bardağını yüz elliye içtiğiniz çaylar, görgüsüzlüğün daniskası… Kapitalist sistem protesto etmene de müsaade etmiyor işte, benim masum öğrencimi kullanıyor: “şimdi almazsan haftaya daha çok ödeyeceksin” dedirtiyor zavallıya… Almazsak mağdur mu, mazur mu oluruz,  yemesek o lokantada, içmesek o kafede ölür müyüz?... “Yerli ve milli” dayatmamız da cabası… Bir süre almasak, birbirini tetikleyecek te makul seviyeye inecek fiyatlar oysa, herkesin erişebileceği yere… 

Boykotu yiyen soluğu siyasi mecrada alıyor, buda bir tuhaf… Astronomik kâr açıklıyor hepsi, ama mağdurlar… Üretim de yok çoğunda, aldığını satıyor fahiş fiyatla.. Boykotu gündemde bir Yahudi malının muadili var, ona geçelim diyorsun, muadilin fiyatı iki katına çıkmış bir hafta içinde, şaşırıyorsun… Tahşişlisi, taklitlisi, katkılısı, hormonlusu da cabası… Tarım Bakanlığı her gün yeni liste yayınlıyor, kimin umurunda… Ekonomik değil sorun, ahlaki ve devletin cabbar yüzü eksik… Kesilen cezalar, bir buçuk saatlik karına bile eşdeğer değilse, yüzü de kızarmıyorsa yaptığından, kazanmak için her şeyi mubah gören muhayyilesi de varsa, niye devam etmesin yaptığına… Ahlaksız ahlaksızdır, senin esnafın benim esnafım değil ki mevzu, ya topyekûn kalkınacağız, ya birlikte yok olacağız, mesele bu…

Bıçak kemiğe dayandı Gazze’de, bizse lüksümüzden taviz veremiyoruz… Orada binlerce çocuk aç susuzken, biz espresso içmesek, latte zıkkımlanmasak, starbucks’ta geviş getirmesek olmuyor yani, olmuyor…

Dünya bir şey yapamayacak belli, Gazze bitecek, tükenecek dünyanın en mazlum insanları, en imanlı anneleri, en metanetli babaları, en günahsız bebeleri toprak olacak. Ruhlarına da yar etmeyecekler o güzelim sahilleri, Trump ahlaksızı, çoktan parsellemiş müstakbel fuhuş yuvalarını…

Kıt aklımla diyorum ki, hani her ülkeden Yahudi kökenli iş insanları, bilim adamları, sanatçılar, politikacılar, kalburüstü kim varsa… Tek tek, bir gece vakti, ya da seherde, ansızın yani ortadan kaybolsa, belki bir dağın yamacına, belki ıssız bir adaya, belki de yerin dibine, sessiz sedasız duhul etse… En azından bir süre ortalık karışsa, vicdanı olanlarla olmayanlar bi ayıklansa… Kendi Allahlarının vadettiği toprakla gözleri bi doyurulsa… 

Kudret elinde olanlara bu fikrim ulaşsa da bir an evvel başlansa… Toprak Müslüman kanına doydu, az da onlardan mı aksa… 

Bana gelince, arkamda, yanımda yöremde gerçek müminler görsem de cesaretim pik yapsa… İçimden geçeni, kalbimden taşanı, avazım çıktığı kadar haykırsam ama suç teşkil etmese… Kin ve nefret duyguları uyandırıyor deyu anti semitizme, infiale, kışkırtmaya teşvikten başıma iş açmasam ama ağzıma geleni söyleyebilsem… Bana dokunmasa yılan ama başına bi şeyler gelse, bin yıl yaşamasa mesela… 

Heyhat ben de hepiniz gibi sümsük Müslümanım işte, klavye fedaisi, teheccüt vakti kahramanı, gözü yaşlı, ağzı dualı, kalbi kahırlı… O kadar…

İyi ki Allah’ın bize ihtiyacı yok… Lanetlediği kavmi daha önce defalarca yaptığı gibi yine kendi batıracak evelallah…

yusufşevkiyücel

(sekiznisanikibinyirmibeş)