“Soru, sorun olunca sorulur. Nitekim “soru” anlamında “sual” kelimesi ile “sorun” anlamındaki “mes’ele” kelimesi de aynı kökten gelir.
Arapçada "seele" fiili aynı zamanda istemek, talep etmek anlamına gelir.
“Sâil” dilenci isteyen, demektir. Fransızca’da “demander” ve İngilizce'de “to ask” fiillerinde olduğu gibi...” “Osmanlı'nın yıkılışının başlangıcı olan Tanzimat Fermanı’nda bile Osmanlı'nın gerileme sebebi şeriattan ayrılmak olarak gösterilir.”
Fakat biz “kendimiz olarak yenilmek” yerine “başkasını takip ederek yenileşmek” yolunu tercih ettik.”
Medeniyetimizin Temelleri...
Tevhid, Doğallık, Samimiyet, Muhabbet, diye sıralanıyor ve sonraki sayfalarda kısaca açıklanıyor.
“Açıklık bir medeniyetin olmazsa olmaz şartıdır. Açık olmayan, yabancıya düşman olan toplumlar asla medeniyet olamazlar.
Japonya ve Çin böyledir. Büyük ekonomik ve siyasi güç olabilirler ama dünyaya verebilecekleri ve dünyadan alacakları bir medeniyet özü oluşturmaları mümkün değildir.”
Medeniyetlerin Temel Özellikleri şunlardır:
Tek merkezli. Çok Mekanlı. Çok Zamanlı. Çok Kültürlü. Çok Dilli. Çok Dinli, Çok Devletli...” yan başlıklar bile çok dikkat çekici değil mi?
Kitabın diğer bir özelliği de yazılanları destekleyici görsel materyaller; resimlerle, grafiklerle ispatlama yoluna gitmiş olmasıdır. En çok dikkatimi çeken konuda şuydu:
Dünya haritasında var kabul edilen paralellerin başlangıç noktası İngiltere'nin üzerinden geçmiş olmasını herkesin kabul ettiği idi. Japonya'daki haritada bu başlangıç noktası Japonya üzerinden geçmekteymiş. Mekan da önemlidir medeniyetlerde.
“Bizim milletimiz, insana “ünsiyet” ile bakarak birliği tercih etmiş bir uygarlıktır. Gerçek medeniyetin anlamı da zaten budur: bir araya gelmek, ortak bir değer oluşturmak ve bir köke bağlanmak.”
Medeniyetlerin bir farkını da insana bakışları oluşturur. Batı medeniyetindeki “insana bakış” olumsuz bir bakıştır. İnsanlar doğuştan kötüdür, diye düşünülür. İnsanlar, onlara göre yani batıya göre, birbirinin düşmanıdırlar.”
“Mekan isimlerinin değiştirilmesi, geçmişle bağlarının koparılması anlamına gelir. Bir medeniyet bulunduğu yere, kendisine göre isim verir. Fakat Osmanlı isimlerden ürkmemiştir.
“Tekirdağ” dediğimiz yerin adı eskiden Tekfur Dağı idi. “Kırk Kilise” ismi Kırklareli oldu. Asırların mekana vurduğu mühürleri kazıyarak yeni bir mekan algısı oluşturmaya çalışıldı Cumhuriyet döneminde.”
Bu kitabı okumanız için daha fazla örnekler vermek isterdim ama yazı oldukça uzayacak o sebeple şimdilik burada kalsın.
Ama şunu garanti edebilirim ki okuduğunuz zaman ufkunuz ve derinliğiniz artacaktır. En azından olaylara, tarihe, insanlara, ülkelere, kurumlara, projelere, nasıl bakacağımızı öğrenmiş olacağız diye düşünüyorum.
AHMET TAŞTAN
Kaynak: gencgazete.net