Ahmet Taştan yazdı
Bir telefon kadar boyutuyla elimin ortasına yerleşen bir kitaptı okuduğum. Beşinci Mevsim Konferans Salonunda konuşmacı olarak katılan Ramazan Kayhan’ın kaleme aldığı bu kitabın adı “Davet Yolunda, Bir Siyah, Bir Beyaz.”
Henüz bitmedi bakışlarımı üzerinde gezdirdiğim satırlar. Okumaya devam ediyorum ama bugün size Musa Bangura’nın kuvvetli iman sahibi bir Müslümanı etkileyecek hayatından bahsetmeliyim. Ramazan Hoca bir vesile ile yetimhane kurmak için Sierra Leone’ya gidiyor ve orada her ortamda ismini çokça duyduğu Musa ile tanışmak istiyor. Birçok insanın Hristiyan olmasına sebep olan birinden bahsediliyor. Daha sonra bu zatın Müslüman olduğunu ve tövbe makamında bir çok Hristiyan’ın da Müslüman olmasına vesile olduğunu da duyuyor tabii. Benim de okurken çok hoşuma gitti.
Türkiye’den giden misafirlerin kaldığı başkentteki otele, onu davet ediyorlar ve saatlerce süren bir muhabbet başlıyor. El kitabı mahiyetindeki bu 160 sayfalık kitabın yarısında, siyahî davetçi Musa Bangura, sayfalar boyunca yaptıklarını anlatıyor. Biz de Afrika’nın bir kıyı ülkesinde mücadele dolu hayatını ondan dinliyoruz Ramazan hocanın kaleminden. Halkın çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda, sömürgecilerin propagandası ile Hristiyan olmuş ve bu konuda çok güzel eğitimler almış, akademi düzeyinde bilgilere kavuşmuş, papaz kıyafetleri içinde insanları davet ediyormuş. Babası da iyi bir Evenjanist Hristiyan papaz imiş.
Bir gün rüya görüyor çok etkileniyor. Tekrar aynı rüyayı ve aynı sesi duyuyor. Kendini çok etkileyen bu rüyasını çocukluktan tanıdığı bir imam arkadaşına durumu anlatıyor. O da bunun “müjdeli bir rüya olduğu” yorumunu çıkarıyor. “Bu rüya vesilesi ile seni İslam’a davet etmişler.” deyip eklemiş, “Ne mutlu sana!” diyerek onun değişimine büyük katkıda bulunuyor. O günden sonra Hristiyan papaz, kelime-i şehadeti söyleyerek mükemmel bir İslam davetçisi olmaya adıyor kendini.
İyi bir papaz olduğu için kilise tarafından kendine sunulan evi, arabası, makamı her ne varsa bu uğurda, hepsini terk ediyor. Çok zahmetler, sıkıntılar çekiyor. İslamiyet’i öyle benimsiyor ki Hristiyanlığa giren onca insanın günahından kurtulmak adına, onları bu sefer İslam’a davet ediyor. Konuşmasının başında özellikle 613 tane papazın ve toplamda 5115 kişiyi Müslüman olarak kaydettiğini söylüyor. Yürüyerek ulaşamadığı yerlere, elde etmiş olduğu bir motorla gidiyor, oradaki insanları İslam’a davet ediyor.
Benim dikkatimi çeken en önemli olay şuydu: Sierra Leone’de din konusundaki tartışmalar bir düello biçiminde oluyormuş. Müslüman ve Hristiyanlardan oluşan bir heyet karşısında “kaybeden diğerinin dinini kabul edecek” kuralı baştan kabul ediliyormuş. Kim mağlup olursa değerinin dinini kabul etmek zorunda kalıyormuş. Musa Bangura İncil’e göre İsa (as), tanrı mı peygamber mi gibi konularda tezat dolu bilgileri tek tek söyleyerek kazanıyormuş. Bu tür yarışmalara 15’ten fazla katılmış ve her birini kazanıp insanların Müslüman olmasına vesile olmuş. Böyle Müslüman olanların isimlerini defterine tek tek yazıyormuş O yüzden sayıyı böyle net bir şekilde verebiliyormuş.
Bazen bu din diyalogları büyük stadyumlarda, kalabalık halk kitleleri önünde oluyormuş. Tabii insan merak ediyor. “Hiç korkmuyor musun, böyle tartışmalardan yani yenilirsen, Hristiyan olma tehlikesi var” diye sorulduğunda. “Allah kulunu yalnız bırakmaz” dermiş ve böylece onun ilmi seviyesi, samimiyeti ve başarılı tartışmacı olduğunu ispatlarmış. Bir defasında araç bulamadığı için bu tür düelloya gidemediği için çok üzülmüş.
Ramazan hoca, burada Sierra Leone’de, Hristiyanları Müslüman yapmak kolay, gel de Türkiye’de Müslümanları Müslüman yapmaya çalış” dediğinde Musa, çok şaşırıyor. Orada tebliğ ve davette çalışmalarında kullanılmak üzere bir araba hediye ediyorlar.Bunun yanında orada “WHY İSLAM?” Niçin İslam diye bir örgüt kuruyorlar yeni Müslüman olan, bu sebeplerle eşinden ayrılan, evinden kovulan, reddedilen birçok muhtaç Müslümana bakmaya çalışıyor. O anda Musa evinde 50 tane yeni Müslüman olduğunu söylüyor. Konu uzun ve etkileyici sözü burada bırakalım ve nokta diyelim.