Bilindiği üzere Suriye’de halkına yıllar boyu büyük acılar yaşatan Beşar Esad’ın 24 yıllık iktidarı ve 53 yıllık Esad rejimi dönemi sona erdi. 13 yıllık savaş, 12 günde bitti. Evet, rejim sona erdi ama şimdi bu rejimin yerine ne, kim, kimler gelecek konusu büyük önem arz ediyor. ABD ve İsrail kuklası bir yönetim mi olacak yoksa gerçekten Suriye halkının ve bölgedeki Müslüman ülkelerin çıkarlarını koruyacak bir yönetim mi olacak?

       Hatırlatalım; Riyad’da düzenlenen İslam İş birliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Zirvesi’nde İsrail Başbakanı Netanyahu’nun tehditlerini hatırlayın. “Arap liderlerine söylüyorum, eğer iktidarlarınızı korumak istiyorsanız, yapabileceğiniz tek şey var; o da sesinizi kesmek” şeklindeki tehdit niteliğinde sert ifadeler kullanması ve yine Netanyahu’nun, Esad’ın Lübnan’a silah sevkiyatında rol oynadığını ifade ederek ‘Esad ateşle oynuyor’ demesini unutmayın.

        Netanyahu’nun bu şekilde tehditte bulunması gibi gelişmeleri de mutlaka göz önünde bulundurmak gereklidir. Bu sözler, o günlerde İsrail’in Suriye’de ileride ki olası otorite boşluğunu kendi lehine kullanma çabalarının bir parçası olduğu unutulmamalıdır.

       Ayrıca; İsrail son günlerde Suriye’de havadan belli bölgeleri sözde kendi güvenliği açısından bombalamakta, sınıra askeri yığınak yapmakta, Ayrıca Suriye ile arasında Golan tepelerindeki tampon bölge antlaşmasının Esad rejiminin düşmesi ile Kadük kaldığı gerekçesi ile Suriye’nin güneyinden zırhlı birliklerini sokarak o bölgeyi işgali dikkat çekmektedir.

       Zaten Son dakika haberi olarak... Netanyahu, Suriye'de Baas rejiminin devrilmesinin ardından kara işgalini genişletmeye çalıştığı Golan Tepelerinin "Sonsuza kadar İsrail'in ayrılmaz parçası" olacağını iddia etti; haberi şimdiden ajanslara düştü.

      Ayrıca Suriye’de, Esad yönetiminin devrilmesinin ardından kurulan geçici hükümetin (Ne kadar doğru bilmiyorum) başına Muhammed el-Beşir geçtiği öne sürüldü haberi ile paylaşılan görseldeki tarih dikkat çekti.

Suriye’de bundan sonra kurulacak yönetimin adalet ve kapsayıcılık ilkelerine dayalı olması gerekir. Aksi halde Suriye’de olası hükümet krizi ve otorite boşluğu büyük bir kaosa zemin hazırlayacak ve bu durum da İsrail’in Siyonist yayılmacı emellerine fayda sağlayacaktır. İsrail ile komşu olmayı Türkiye asla kabul etmez. Suriye’de bu saatten sonra Suriye’nin bölünmesi için çalışacak olan tüm dış aktörlere karşı engelleyici rol oynayabilecek, etnik kökenlerden uzak, Suriye vatandaşına eşit mesafede durabilen, adaleti önceleyen, her etnik ve mezhepsel kökenden Suriye vatandaşının yer aldığı, böylelikle de ayrımcılığa yol açmayacak, başta Türkiye ve İran olmak üzere bölgedeki Müslüman ülkelerle dost ve kardeşçe ilişkiler kuracak, Siyonizm’in planlarına karşı bilinçli, kapsayıcı ve birleştirici bir yönetimin süratle kurulması gereklidir.

      Desteklediğimiz (SMO) Suriye Milli Ordusu, Suriye’nin yeni oluşumunda ANA BELİRLEYİCİ MERKEZ olmalıdır. Bunun dışındaki aktörleri de dikkatle izlemek gerekir.

      ABD, İsrail, İran, Rusya, Arap Devletleri, Avrupa ülkelerine DİKKAT… Vekalet Savaşları… Teröristan hayallerini yıkacak, Terörün ve tek teröristin olmadığı, yok edildiği, ÖZGÜR SURİYE

      Hem Suriye Halkı için Hem Ülkemiz için Hem Ortadoğu için ve tabi ki Dünya için elbette çok olumlu sonuçlar doğuracaktır. Ama izin verirler mi?

      Süreci merakla izliyor olacağız.

Bekir Aydoğan