Recep Akakuş'un Köşe Yazısı
Özlüce Köyü, İnegöl’ün ve de İnegöl Ovası’nın doğu ucundadır. Arazisinin bir kısmı, Ahî Dağı’nın Gücük Dağı denen ve ÖzçeKaya diye de isimlendirilen dağ kitlesinin batı eteğindedir. Diğer bir bölümü ise ovadadır.Antik bir yerleşim üzerine kurulmuştur.
Burası, Osmanlı hâkimiyetinden önce, bir diğer ifade ile Bizans döneminde, önemli bir yerleşim merkezi durumundadır. Bunun kanıtı, camiye çevrilmiş olan köy kilisesinin, günümüze kadar, ayakta kalabilmiş olmasıdır. Türk hâkimiyet döneminde burası, derbentçi köyü olarak yaşamını sürdürmüştür.
Zaman içinde gayr-i müslim nüfus, buradan ayrılmış köy sakinleri, ya derbentçi olmuş veya Özçekaya’da yuvalanan atmaca ve şahin gibi kuşların yetiştirilmesi, eğitilmesi ve Doğancı Başı’na teslimi gibi hizmetlerde bulunarak geçimlerini sağlamışlardır.
Yakın çevresinde,Kınık-Çitli-Kocakonak köyleri ile Kurşunlu Kasabası yer alır. Etnik yapıları itibariyle Türk’türler. Kendilerine, mahallî lisanla manav derler. Geçimlerini, tarım ve ziraatla sağlarlar. Kısmen meyvecilik ve sebzecilik de yaparlar. Öksürük suyu ve Çorak suyu diye adlandırılan, şifalı olduklarına inanılan maden suyu kaynakları vardır.
1990 yılı genel nüfus sayımına göre; köy nüfusu,52 kişidir. 2000 yılı genel nüfus sayımına göre ise 62’si kadın ve 68’i erkek olmak üzere toplam köy nüfusu, 130 kişiye düşmüştür.Köyün, İnegöl şehir merkezine olan uzaklığı, 17 kilometredir. Ulaşım, hem Kurşunlu Kasabası üzerinden hem de Kınık Köyü üzerinden sağlanır.
Özlüce Karyesi, hem Bizans hem de Osmanlılar döneminde stratejik bir önem taşımıştır. Çünkü bu köy, coğrafî konumu itibarıyla bir taraftan Ahî Derbendi’ne diğer yandan tarihî Posta Yolu olarak bilinen Mezit Boğazı’nın İnegöl Ovası’na açıldığı bir noktada yer almaktadır. Bu nedenle, Bizans döneminde de önemli bir yerleşim alanı olarak kurulmuş ve inşa ettikleri kilise binası, günümüze kadar ayakta kalabilmiştir.
Osmanlılar döneminde de bu yöre, stratejik konumunu korumuş ve hemen Özlüce Köyü’nün güney-batısına Türk nüfustan oluşan ve Selçuklu soyunu hatırlatan Kınık Köyü, kurulmuştur. Kuzey doğusuna ise önceleri; Ahî Derbendi’nin güvenliğini sağlamak üzere Yeğân Gâzî Karyesi’nin kurulduğunu ve bununla ilgili vakıflar bırakıldığını görmekteyiz. Yegân Gâzî Karyesi, Ahî Derbendi’ni gözetmekte yetersiz kalınca; Çay ve Bey karyelerinin, Yeğân Gâzî Karyesi ile birleştirilmesi cihetine gidilmiş ve böylece Güde/Kurşunlu Karyesi, oluşmuştur.
Tarihî kaynaklarda Kurşunlu köylüleri, Güde-Yörükleri diye anılır. Bizans devrinden arta kalan Özlüce Köyü, yörük asıllı iki köy arasına alınarak Türkleşme ve İslâmlaşma stratejisi, uygulanmıştır ki bu uygulanan usûl, çevirme ve içine alarak eritme stratejisidir. Cerrah ve Yenice arasına yerleştirilen Edebey Köyü örneğinde gördüğümüz usûl ise Kama usûlüdur.
Burada da Rum ve Ermeni kökenli nüfûsun birleşerek güçlenmesini önlemek stratejisi, izlenmiştir. Özlüce Köyü’nün adı, vakfiyelerde Eynesil ismiyle yâd olunmaktadır. Bu isimlendirmenin de anlamlı olduğunu düşünüyorum. Mızal-Derbendi’nin korunmasında kendilerine görev verilmiştir. Özçe-Kaya’nın Doğancı Başı nezâretinde şahin ve atmaca üretiminde değerlendirilmesi dikkat çekicidir. Bu kuşların, istihbarat çalışmalarında kullanıldığı bilinmektedir. Özlüce Köyü’nün tarihî boyuttaki önemi, bu açıdan, büyüktür. Yaptığım inceleme gezisi sırasında köy camii için minare yapılıncaya dek minare yerine ezan-taşı, kullanılmıştır.Ancak minare yapılınca kendisine ihtiyaç kalmayan ezan-taşı,köy meydanına atılmıştır.