Salih Erol yazdı
Bugün 24 Ocak 2024 Çarşamba
Masamda açık duran yüz bir yıl önce bugünkü gazetede: “Ocak” kelimesi yazmıyor, oysa! Bizim şimdi: “Ocak” dediğimiz ay için geçen asırdaki insanlarımız: “Kanunisâni” diyorlardı da ondan. O yüzden gazetenin sol üst köşesi tarih kısmında: “24 Kanunisâni 1923” yazıyor. Sadece o kadar mı? Elbette hayır! 1923 yılı aynı zamanda 1339 yılı demek; bu da Rûmî takvim. Bir de Hicrî takvim var ki; onun gün - ay ve yılı tamamen farklı. 24.01.1923 tarihi Hicrî takvimde 7 Cemaziyelahir 1341’dir. Gazetenin sol üst köşesindeki kutucukta tam üç tane takvim kullanılmış. Güzel bir rastlantı, o gün de Çarşamba imiş; tıpkı bugün olduğu gibi..
Masanızdaki gazete hangisidir hocam? dediğinizi duyar gibiyim. Hemencecik söyleyeyim; bugün size aktaracağım gazetemizin adı: Tevhîd-i Efkâr. Geçen asırda İstanbul’da basılan bir gazeteydi bu. İstanbul’da diyorum ama gazetede İstanbul yerine: “Darülhilâfe” yazılmış. Yâni, Halifeliğin evi! Nereden nereye? O bahsedilen halifeliğin kaldırılmasının 100. Senesi doldu bile. Efkarlanıyorum bu kelimeler karşısında. Hazır: “Efkar” demişken açıklama gereği duyduğum bir başka şey de gazetenin adının anlamıdır. “Tevhîd-i Efkâr” demek: Fikirlerin Birliği demektir. Fikrî savrulmaların üst perdeden yaşandığı bir zaman ve coğrafyada gazetenin adına bakar mısınız? Tevhîd-i Efkâr!
Döneminin en fazla okunan; bin bir zahmete rağmen memleketin hemen her yerine gönderilen önemli gazetelerden biriydi bu ve hemen her gün çıkıyordu. Adının hemen altında: “Müstakilü’l-efkâr Gazete” diye tarif ediyordu kendisini; böylece bağımsız – serbest düşünceli olduğunu beyan etmiş oluyordu. Peki, kimin gazetesi bu? Sahibi ve ser-muharriri: Ebuziyazâde Velid. Sahibi anladık da: “Ser-muharrir” ne oluyor? O da başyazar demektir efendim! Gazeteci bir babanın (Tevfik’in) gazeteci oğluydu Velid. Babasının lakabı: Ebuziya olduğu için o da bu lakabı isminin önünde kullanmaya devam etmiştir.
Gazetenin incelediğimiz 24.01.1923 tarihli bu nüshası 585. sayısı oluyor. Bu hesapla baktığımızda gazete bir buçuk yaşını biraz geçmiştir. Gerçi patron Velid, babasının daha önce yayınladığı gazetenin kaç adet çıktığını da ekleyerek, bu işte ne denli eski – tecrübeli olduklarını göstermektedir. Buna göre gazetenin o günkü sayı numarası: 3613 + 585’tir. Gazetenin oğul Velid yönetimindeki ömrü, merhum Baba Tevfik’inki yanında henüz çok kısa sayılır.
En nihayetinde gazetenin açıklamalı künye bölümünü tamamladığımıza göre içerik kısmına geçebiliriz. Gazetenin ana gündem maddesi ve büyük manşeti Musul hakkındadır: “Musul meselesinde bir suret-i hal bulunacağı ümit ediliyor” şeklinde manset atılmış, ilk sayfanın sol yarısında. Tarih bize bu manşetin fazla iyimser olduğunu gösterecektir. Çünkü mesele uzunca bir süre hal edilemedi. Musul’da karşımızda duran rakip Irak değildir; doğrudan doğruya İngiltere’dir. Zaten ilk sayfadaki ikinci büyük manşette İngiltere’nin ismi yazılmıştır: “İngiltere bize sulh muahedesini cebren kabul ettirmeye kalkarsa Fransa’dan müzaheret görmeyecek”miş!. Lozan’da İngiltere’ye karşı Fransa’dan destek görmeyi umuyoruz manşete bakılırsa. Bu ikilinin arası artık çok da iyi değildir. Aralarında görüş ayrılığı bulunan İngiliz – Fransız ve İtalyan temsilcilerin topluca bir fotoğrafına yer verilmiştir, haberin devamında.
Gazetenin ilk sayfasında başyazarın dikkat çekici, uzunca bir makalesi vardır. Makalenin başlığı aynen şöyledir: “Efendiler, unutmayınız ki Irak ve Suriye dünkü eyaletlerimizdir!”. Bugünkü insanlardan bu gerçeği unutmuş olanlar çoktur ama eminim, 101 yıl önce yaşayan hiç kimse bu gerçeği unutmamıştı. Irak ve Suriye’yi biz 1918’in sonlarında kaybettik; daha doğrusu kaptırdık İngiliz’e ve Fransız’a. Şimdi çoğumuza “Suriyeli, Iraklı” (İkisi de uydurma sözcükler olduğu için tırnak işareti içine aldım) yedi kat yabancı gibi geliyor.
Gazetenin iç sayfalarına doğru ilerleyelim! 2. sayfada Fransız basınındaki bazı tutum değişiklikleri yazılmış. Fransa bize dost mu, düşman mı? Tarih boyunca bize karşı hep sinsi, ikircikli oynamışlar. Aynı sayfanın orta sütununda, 1922 sonlarında imzalanmış Mudanya ateşkes antlaşmasına vurgu yapılmıştır: “Mudanya mukavelesini ihlale devam ediyorlar” başlığının altında daha dün ezilmiş Yunan’ın Meriç tarafında haddini aşmaya çalıştığına dikkat çekilmiştir. Sayfanın 3. sütun başlığı ise, bizimle ilgili değildir: “Ruhr’daki Fransız – Alman mücadelesi”nden bahsediliyor. Aynı sayfada küçük bir yerli haber var: Bu haber Mustafa Kemal’in Bursa ziyareti ile ilgilidir. Paşa’nın Bursa’yı bu ikinci ziyaretidir.
Üçüncü sayfada yer alan birkaç haberi şöyle özetleyebiliriz: “Kızlarımızı tanassur ettirmeye çalışıyorlar!” başlığı altında sinsi bir tehlikeye dikkat çekilmiştir. Amerikalı misyonerlerin Müslüman kızlarına tasallut oldukları ve kızlarımızı Hıristiyanlaştırmaya çalıştıkları iddia edilmiştir. Diğer haberlerin birinde o sırada devam eden İzmir İktisat Kongresi’ne ilişkin detaylar verilmiştir. Ayrıca Mübadele meselesi üzerinde durulmuştur. Bu sırada mübadele henüz yeni konuşulan bir konudur. Yunanistan’daki Türkler ile buradaki Rumların değiş-tokuşu asıl 1924’te başlayacaktır.
Daha özel, minik haberler de vardır: Türk dostu olarak bilinen Piyerloti Günü haberi bunlardan biridir. Orduda firar edenler hakkında bir başka haber bu türden küçük haberlerdendir. Gazetenin 4. sayfası ise üçte ikisi ilan – reklam; geri kalanı küçük haberlerle doludur. Vapur seferleri, Motorlu araç satış ilanı, Kiralık ilanlar, Resmi ilanlar..v.s. vardır. Mesela, günümüzde hâlen tercih edilen lastik firmalarından birinin (Mişlen) reklamını 101 yıl önce görmek gibi. Anlaşılan, küresel firmaların saltanatında değişen pek bir şey yoktur, saltanattan cumhuriyete geçsek bile..