Darbeciler, sağcı ve solcuları sindirirken, Kozluca köylüleri de köy kabadayısı Erdoğan Yiğit’e bir güzel dayak atmışlardır.
Gazetenin 16 Eylül tarihli sayısında verilen habere göre, keyfince kabadayılık yapan, köylünün başına bela kesilen bu adam kahvede 34 kişiden dayak yemiştir.
Devrin tek gerçek kabadayısı ordudur aslında. Dövülen kabadayının akrabası köy muhtarı Şevket Yiğit ise silahıyla birlikte jandarma tarafından yakalanmıştır.
İnegöl Lisesi her sene başında yapılan bütünleme sınavlarını nihayet 19 Eylül 1980’de yaptı. Darbenin 6. gününde İnegöl’de sivil kurumların kapatılmasına devam edildi.
O gün İnegöl Milli Türk Talebe Birliği ile Artvinliler Derneği’nin kapısına kilit vuruldu.
O sıkıntılı günlerde Süleymaniye Mahallesi’nden Selami oğlu Rıdvan’ın derdi ise bambaşkadır. Aynı mahalleden sevdiği 16 yaşındaki Nuran’ı kaçırmıştır. Kızın babası şikâyetçi olunca jandarma tarafından olaya el konulmuştur.
Kız ailesine teslim edilmiş; Rıdvan ise serbest bırakılmıştır. Memleket kurtarma derdindeki genç akranları işkence görürken, Rıdvan’ın suçu darbecilere mühim görünmemiştir. Memleket kurtaracağına kız kaçır!
Emek Gazetesi’nin darbeden on gün sonraki sayısının manşeti Bülent Ulusu başbakanlığında kurulan darbe hükümetine ayrılmıştır. Kim, hangi bakanlığa getirilmiş? Liste halinde yazılmıştır.
O gün atanan yalnızca başbakan ve bakanlar değildir. İnegöl’ün belediye başkanlıklarına atanan isimler de yazılmıştır.
Buna göre darbeciler, İnegöl Belediye başkanlığına Rafız Karataş’ı; Yenice’ye memur Ömer Gedik’i; Kurşunlu’ya mal müdürü Hasan Odabaşıoğlu’nu ve Tahtaköprü’ye katip Seyfettin Alper’i tayin etmiştir: “Emek gazetesi, belediye başkanlarına başarılar diler”!
Hiçbir emek sarf etmeden, darbeciler tarafından tayin edilen belediye başkanlarının başarısı ne olacak ki? Diye sormadan edemiyor insan.
12 Eylül darbesinin o kan, zülüm ve işkence kokan atmosferinde ayakta kalma becerisi gösteren Emek Gazetesi’nin: “Bu sabah hava berrak” başlıklı şiire sayfalarında yer vermesi başlı başına trajik-komik bir ironi sayılmalıdır. Evet, hava onlar açısından hoştu belki.
Şiirin kendisinde hiçbir sorun yok; aksine güzel bir şiir. Ancak bunu darbenin en kasvetli günlerinde, ilk haftada vermektir nâ-hoş olan.
Biz de yazımıza Cahit Sıtkı’ya ait olan bu şiirle son verelim!:
Bu sabah Havva berrak
Bu sabah her şey billurdan gibi
Gök masmavi bu sabah
Güzel şeyler düşünelim diye!...
DR.SALİH EROL