Geçen haftaki yazımızda tanıttığımız Emek Gazetesi’nin çerçevesinden 1980 İnegöl’ünü incelemeye devam ediyoruz. Bugünkü yazımızda 1980’in 11 Eylül’üne kadar dikkatimizi çeken haber ve yazılardan alıntılar yapacağız. İnegöl’ün 44 yıl önceki gündemi neydi acaba? Ona bakalım!

Çalışkan Hayriye köylüleri bir Turizm ve Tanıtma Derneği kurmak için epey emek sarf ettiler, 1979-80’de. Fakat şansızlık bu ya, devir turizm değil maalesef terör devriydi. Köylüler  bu süre zarfında köyde iki katlı bir Kültür Evi bile yaptılar. 1980’nin Eylül darbesine doğru giderken binanın dışı tamamlanmış; içi kalmıştı. Maddi güçlükleri aşıp iç sıva ve döşeme kısımlarını yapmaya çalışıyorlardı. Kendi aralarında konfre falan da yaptılar ama bu memlekette bütün güzel işler gibi o da yarım kaldı.

Emek Gazetesi’nin başyazarı A. İrfan Kazanç, “Çuvaldız” başlıklı yazılar yazıyordu. Kendince memleket ve şehir sorunlarına çuvaldız batırıyordu. 19 Ağustos 1980’deki kısa yazısında Soyadı: “Dürüst” olan, ismi saklı, polis memurunun başına gelenleri anlatmış. Polis memuru, ülkücü katilleri yakalayınca ödül olarak sürgün vermişler! Bizim memlekette dürüstü yedi köyden kovarlarmış! Aslında polisler, komünist katilleri yakalayınca da sürgün yiyebiliyorlardı, yerine göre, iktidarına göre. Sağcımız, solcumuz, dincimiz; birbirimizden yoktur bir farkımız!

İnegöl 1970’lerden 80’e kadar sık sık elektrik kesintileri yaşamaktaydı. Varlığı ile yokluğu neredeyse eşit bir dert haline gelmiştir elektriğin. Bazen tam gün tümüyle kesik olduğu da olurdu, 19 Ağustos 1980 o günlerden sadece birisi. Diyelim ki, bu sinir bozucu durum karşısında kızıp cigara yakmak istese canınız o da zor, neden mi? Çünkü sigara karaborsaya çoktan düşmüş bile! Gazetenin 26 Ağustos 1980 tarihli manşeti bununla ilgili. Bul bulabilirsen karaborsadan sigarayı!

Emek’ten bir eğitim haberi aktaralım! İlçemiz ilköğretim müdürü Recep Doğan’dan alınan bilgiye göre, 1980-81 öğretim yılında öğretmenlerin il içi tayinleri yapılmış. İnegöl merkeze 12; köylerine 28 öğretmen ataması yapılmıştır. Okullar 15 Eylül’de açılacaktı ama darbe onu da vurdu. İnegöl’ün o yıl ki öğrenci sayılarını da tarihe not düşelim: Köylerde 5500; ilçe merkezinde ise 6500 öğrenci vardır, 1980 Eylül’e girerken.

Emek Gazetesi’nin yazarlarından Muhsin Önel, “Hangi Zafer” başlıklı kısa ama dikkat çekici bir yazı yazmış. 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle yazılan yazı şöyledir: Bugün 30 Ağustos. Şımarık ve mağrur emperyalistlerin yurtseverler tarafından tepetaklak edilişlerinin yıl dönümü. Bugün tüz ezilen ve sömürülen ulusların bilinç ve heyecanını altın harflerle kazıdıkları gün. Açın radyo ve TV’yi. Vatan-millet-sakarya edebiyatıyla memleketin anasını belledikten sonra bazılarının bugünkü pişkinliklerini izleyin! Ve sorun kendi kendinize sorun! 58 yıl önce topla, tüfekle bu memlekette tutunamayan emperyalistlerin bugün neden ve nasıl burada cirit attıklarını sorun. Biz o gün neydik; bugün nereye vardık?.

Yukarıdaki anlamlı soruyu gerçekten kendi kendine soran ve cevap arayan herhalde çok az kişi vardı. 12 Eylül darbesinden on gün önce İnegöl’ün orta yerindeki bir iş yerine güpe gündüz bomba atanlar emperyalist kovduklarını zannediyorlardı belki. İlhan Ercağlı’ya ait Stüdyo Bambi bombalanmıştı o gün. Memleketin çocuklarının birbirine düşman edilme tarihine bir not olarak kalsın hafızamızda bunlar. Bu terör havası içinde İnegöl’ün kurtuluşunu kutlamak da ayrı bir ironi gibi. İbrahim Esen amcamız 1922’deki o günleri yazmış ama kime?

Malum darbeden bir gün önce İnegöl’de Süleymaniye mahallesi muhtarı kurşunlara hedef oldu. O gün Çitli’de bir trafik kazası oldu. Halk eğitim merkezinde yıllardır müdürlük yapan Nihat Sipar, görevinden alınarak Hamzabey’e öğretmen olarak gönderildi; o da bu durumu protesto etmek için rapor aldı. O gün Muhsin Önel: “Süzgeç” adlı köşesinde memleketin meselelerinden birini daha takmış; devlet malını deniz; yemeyeni de keriz sanan milletimizden örnekler veriyordu.

Bu memlekette az da olsa güzel şeyler de oluyordu. Mesela, İnegöl’de sağlık memuru ve laboratuar teknisyeni adaşım Salih (Yılmaz) her Cumartesi günü fakir ve öksüzlere modern – fenni dikişli sünnet yapıyordu. Bu işteki güzellik yapanın bunu ücretsiz yapmasındaydı. Hafta içi hastanede çalışan Salih, hafta sonu Kemalpaşa Mahallesi’ndeki muayenehanesinde fakir çocuklarına yönelik böylesine hayırlı bir hizmette bulunuyordu ve o zamanlar memlekette fakir ve öksüz çoktu. Salih, halka daha rahat ulaşmak için gazeteye ilan da veriyordu. Buyurun, bedava sünnete! Allah razı olsun senden Salih Yılmaz.

DR.SALİH EROL