Özer Yılmaz'ın Köşe Yazısı
14 Mayıs’ta milletvekilliği, 28 Mayıs’ta ise Cumhurbaşkanlığı seçimi tamamlandı. Ülkemizin gerek iç, gerekse dış sorunları çok fazla. Milletimiz, hükümetten sorunların çözümü için hamleler beklemekte. Seçimlerin yapılmasından iki ay geçmiş olmasına rağmen sorunların çözümüne yönelik ciddi bir adımın atılmadığı gözlemlenmekte.
Kontrolsüz mülteci girişi, Ermenistan, İran, Suriye ve Irak sınırlarında ki güvenlik sorunu, ABD ile F-35 ve F-16 sorunu, ABD’nin ülkemizi içten içe, açıktan ya da gizliden, bölme girişimleri. AB ile ilgili vize sorunu ve AB’ne tam üyelik sorunu. Enflasyon, Türk parasının, yabancı para birimleri karşısında sürekli değer kaybetmesi, dar gelirli vatandaşların alım güçlerinin azalması. Bütün bunlar acilen çözülmesi gereken sorunlar. Sanki bu sorunlar yokmuş gibi sorunların çözümüne katkısı olmayan başka partilerin iç işlerine karışılarak polemik yapılmakta. Maalesef polemik hat safhada. Oysa iktidarın birinci önceliği muhalefete ayar vermek olmamalı, sorunların çözümü olması gerekmez mi?
Büyük umutlarla transfer edilen Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı hakkında, şapkadan tavşan çıkaracaklarmış gibi kendilerinden bir beklenti oluştu. Onlarda yapa yapa Nas’ın emri yerine, insanın emri olan faizleri insanların önüne dayadılar. Bunun yettiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu zamana kadar hiç uygulamasını görmediğimiz yılın ortasında vergilere zam yaptılar. Bu yetti mi? Yetmedi, iğneden ipliğe her şeye zam yaptılar, bu da yetmedi dar gelirli insanların maaşlarıyla oynadılar. Sanki çalışan ayrı bir Türkiye de, emekli ayrı bir Türkiye’de yaşıyormuş gibi iki grubun maaş artış skalasını ayrı ayrı değerlendirdiler. Emekli Sandığı, SSK ve BAĞKUR’dan emekli olanların, maaşı artış skalası da farklı uygulandı. Hani bu üç kurum SGK adı altında birleştirilmişti. Bir kurumun uhdesinde emekli olan üç grubun farklı farklı emekli maaşı artış skalasının farklı olması hangi bilimsel verilerle açıklanabilir? Ayrıca yeni bakanımız çalışanların maaşlarında % 141, emeklilerin maaşlarında ise %114 gibi iyileştirme yaptıklarını söyleyerek, emeklilerin haklarının gasp edildiğini, emeklilerin % 27 daha devletten alacaklı olduklarını bakan bey kendi ağzıyla açık açık itiraf etmiştir. .
Çalışanlar arasında maaş durumu da ciddi oranda bozuldu, öyle ki çalışanlar arasında ki maaş farkları hiyerarşik yönetim anlayışına uygun olmayan bir yapıya büründü. Geçici işçi olup kadroya alınan çalışanlar, amirinden daha çok maaş alır duruma geldi. Önceden asgari ücretin iki üç katı maaş alan emekliler şimdi ya asgari ücrete denk ya da asgari ücretin altında maaş alıyor. Öncelikle ciddi bir mevzuat değişikliği yapılması gerekiyor. Sosyal yardım amaçlı yapılan ödemeler hariç, en düşük emekli maaşı asgari ücrete eşitlenmeli ve çalışan ile emekli arasında ki maaş uçurumu 1/3ün üstüne çıkmamalı. Sistem dar gelirli insanların aleyhine çalışıyor. Sistem kökünden bozuldu, hem yapısal anlamda hem de işleyiş bakımından. Sistemin ciddi bir reforma ihtiyacı var. Bir şeyler yolunda gitmiyor, sorunlar görmezlikten gelinerek, sorunlar yok olmuyor, yağcılık yapmaya da gerek yok.
Bazı basın yayın kuruluşları ve yazarlar ne yazık ki gerçekleri yazmaktan imtina ediyor. Milletin vergisiyle hayat bulan TRT adet iktidarın basın yayın kuruluşu gibi hareket ediyor. Hele bazı özel basın yayın kuruluşları var ki gerçekleri dile getirmekten kaçınmakta, adeta gerçeklerin üzerini küllemeye çalışmaktalar. Gerçekleri görmeyen ve gerçekleri yazmayan basın yayın kuruluşlarını artık takip etmiyorum, yaptıkları haberlerin benim nazarımda kıymeti harbiyesi yok artık.
Kalem namustur, vicdandır. Bu hem yazanın, hem milletin, hem de mazlumların namusudur. İftira atmadan, gerçeklerin yalnızca gerçeklerin dile getirilmesi her vatanseverin birinci derecede sorumluluk alanı. Gerçekler ifade edilmezse yanlışlar nasıl düzelecek. Ne yazık ki yeni iktidardan beklentiler çok fazlaydı ama ‘Dağ fare bile doğuramadı.’