Salih Erol'un Köşe Yazısı

Bugünkü yazımıza, Allah’ın hidâyet nasip ettiği mes‘ut bir kulu anarak başlayalım. Onun hidâyete ermesinden 122 yıl sonra adını ilk bir yazıda anmak bilgisini bize verdiği için Rabb’ime sonsuz şükür diliyorum.

Efendim, kimden bahsettiğimi söyleyeyim: Tarih, 1800’lerin sonu – 1900’lerin başını gösterirken İnegöl’ün yakınındaki büyükçe bir belde olan Yenice’de Panos adında bir Ermeni yaşardı. Agop’un veledi Panos. O tarihlerde Yenice ahalisinin neredeyse tamamı Ermeni Hıristiyanlarından oluşuyordu. Mesela, 1900 yılında Yenice’nin nüfusu beş bin civarındaydı. Bu büyüklüğüyle Yenice, İnegöl’e bağlı bir nahiye statüsü taşıyordu. Başında nahiye müdürü ve ayrıca bir de nahiye heyeti mevcuttu.

Bizim Panos’un şahsi din değiştirme macerasına geçmeden önce nüfus bazında bir şeyler daha söyleyeyim: Yenice’den başka bir de Cerrah’ın ahalisi Ermeni’ydi. İnegöl’de bunun dışında – merkezdeki küçük bir azınlığı saymazsak – Hıristiyan nüfus yoktu. 1900’de İnegöl, bütün nahiyeleri – Domaniç dahil – ve köyleriyle birlikte elli bin nüfuslu bir yerdi (Kaynak: 1320 Salnâmesi, sayfa: 370).

Tekrar gelelim, Agop veledi Panos’a! Babası Agop, Yenice’nin en varlıklı adamlarından biriydi. Zaten Yeniceli Ermeniler, 1800’lerde, zenginlik bakımından İnegöl Müslümanlarına epey fark atmış durumdaydılar. Öyle ki, Avrupa’dan çocukları için özel – pahalı piyanolar bile satın alıp getirten Ermenilerin bulunduğunu söyleyeyim size. İşte, Panos’un babası Agop Efendi, bu zenginliğiyle ün salmış ve Yenice Nahiyesi İdare Heyeti’nin birinci azası olmuştu. 1900 başlarında heyetteki diğer isimler: Haçator ve Obekyan Efendiler ile aralarına devletin özel olarak kattığı Said Ağa’dır.

Bahsettiğimiz dönemde Ermeniler arasında bin yıldan fazladır bağlı oldukları Gregoryen mezhebinden çözülmeler yaşanmaktaydı. Yeni yetme Ermeni gençleri babalarından intikal eden mezhebi pek beğenmemektedir. Özellikle Avrupa’dan gelen, bizim buralarda adeta cirit atan Protestan misyonerler buradaki yerli Ermeni ve Rum gençleri için yeni bir cazibe oluşturmuşlardır. Onların çekimine kapılanlar eski mezheplerine sırt çevirmektedirler.

Öyle ki, beş bin nüfuslu Yenice’de Protestanlığa geçenlerin sayısı (1900 itibariyle) iki yüzü aşmıştır; yüz kişi de Katolik olmuştur. Bu mezhep değiştirmenin altında yatan temel nedenlerden birisi de daha fazla zengin olmak isteğidir. Protestanlığa geçenler, Avrupalı fabrikatör patronlardan daha kolay acentalıklar kapabilmektedirler. Anlayacağınız, dinin altında hemen her devirde: “Maddî” duygusallıklar olmuştur. Protestan yahut Katolik ol, zengin ol!! Gregoryenlik mezhebinde kalmanın maddi getirisi pek yoktur. Hele Müslümanlığa geçmenin hiçbir dünyevî mantığı görülmemektedir.

Gençler – yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı – bir bir Protestanlığa çevrilip, misyonerlerin yerli uşakları haline gelirken, bizim Panos, bütün dünyalıkları elinin tersiyle itip; üstelik Yenice’nin nefretini üzerine çekip Müslüman olmuştur elhamdülillah! Dîn-i Mübin-i İslâm’ı seçen bu temiz Ermeni genci Süleyman adını almıştır. O, artık: “Agop veledi Panos” değildir. Allah’ın kulu Süleyman’dır o.

Peki, ben bu olayı nereden biliyorum? Tarihçi, kaynağını mutlaka yanında tutmak ve gerektiğinde – hatta sorulmadan bile - göstermek zorundadır. Panos’un devrin akımına karşı çıkarak Müslüman Süleyman’a dönüşmek haberini Hüdavendigar Gazetesi’nin 21 Kasım 1901 tarihli sayısında buldum. Kısa ama dikkat çekici bir haber: “İnegöl Yeniceli Agop oğlu Panos, arzu-yi samimi ve meyl-i vicdaniyesiyle” din-i Mübin-i  İslâmı seçmiş, Süleyman olmuştur”.

Rabb’im hidâyetini kabul etsin Agop Süleyman’ın ve rahmet eylesin.