Bir önceki yazımızda; ' Biz dünyadan gider olduk' diyen Yunus Emre'mizin, medeniyet tasavvurumuzda, dünyanın geçiciliğine vurgu yapan dizelerine atıfta bulunarak, 'Biz dünyaya tapar olduk' başlığıyla, dünyevileştiğimizi ifade etmeye çalışmıştık. Vede bu durumun özellikle muhafazakar/mütedeyyin kesimlerde artmış olmasının günümüz ve yarınlarımız için çok can yakıcı olacağına değinmiştik.
Yazdıklarımızdan hoşnut olanlar olmuş, rahatsız olanlar olmuş. Dogaldır, herkes aynı görüşte olmayabilir. Ve benim için hoşnut olunup olunmaması hiç ama hiç önemli değil. Görebildiğim, becerebildiğim kadarıyla doğruları ifade etmeye calışıyorum. Bu dünyada kimseden bir beklentim yok, zira dünyalık bir beklentim yok. Yemişim üç günlük dünyanın 'oyun ve eğlenceden ibaret' olan menfaatlerini.Bu nedenlede kimseye yaranmak gibi bir derdim de yok.
Yaranmak zorunda olduğum Bir Allah'tır. Çünkü sadece O'ndan bir beklentim var. Benden razı olması, beni affetmesi ve beni merhametiyle yargılaması beklentim var. Bu nedenle Hak bildiğimin yanında, Batıl bildiğimin karşısında olmaya çalışıyorum kendi çapım oranında. Bu nedenle Allah için sevmeye ve Allah için buğzetmeye çalışıyorum kendi ferasetim ölçüsünde.
Ayrıca 'dost acı söyler' diyerek dost bildiklerimi uyarmaya, "emri bil ma'ruf ve nehyi anil münker " sorumluluğumu yerine getirmeye çabalıyorum.
"Dünyayı sen mi kurtaracaksın" sorusuna veya soru değil eleştirisine çok muhatap oldum ömrümde. Cevabım şu oldu her zaman: Ben kimim ki dünyayı kurtarayım, ben kendimi kurtarmanın derdindeyim. Herkes kendi hayatının hesabını verecek "ÖTE" de.
Dünyayı çöpe atın demiyorum tabii ki, sadece dünyaya burda kalacağımız oranda değer verelim diyorum. Dünyaya bakarken nefsimizin değil medeniyetimizin gözüyle bakalım diyorum. Dünyalık meselelere gösterdiğimiz hassasiyeti uhrevi mesellerde de gösterelim diyorum.
Şahsi menfaatlerimizle alakalı hususlardaki cevvalliği, ümmetin ve milletin menfaatleriyle alakalı meselelerde de gösterelim diyorum.
Altın ve dolar fiyatlarıyla alakalı haberlere gösterdiğimiz ilgiyi, üç ayda 33 bin şehit veren Gazzeliler ile ilgili haberlere de gösterelim diyorum.
Takımımızın penaltısını vermeyen hakeme kustuğumuz nefretin -en azından yarısını - dinimize saldıran yobazlara veya devletimizi bölmeye çalışan terör örgütlerine de kusalım diyorum.
Gençliğinde; "Sordum sarı çiçeğe" ilahisiyle manevi hislere kapılan insanların, ileriki yaşlarında "sordum sarı altına, kaç liraya yükseldin" diye diye dünyevileşmesini sorgulayalım diyorum.
Dindarım diyip; dinsizliklere ve lgbt gibi sapıklıklar karşısında sus pus olanlara samimi olun diyorum.
Milli olduğunu iddia edip milli hamleleri yapanlara karşı dururken, PKK ve FETÖ gibi Batı köpekleriyle yan yana duranlara, onları meşrulaştırmaya çalışanlara saçmalamayın, kimi dost ediniyorsunuz diyorum.
Tüm bunları söylerken dini ve milli sorumluluğum gereği söylüyorum. Kimsenin düşüncesini değiştirmek gibi bir derdim yok, böyle bir iddiam ve misyonum da olmadığı gibi böyle bir gücüm de yok. Tek güç sahibi ve kalplere hükmü geçen Allah'tır.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi ben kendimi kurtarmaya çalışıyorum sadece. Zira herkes kendi imtihanını veriyor ve herkes kendi hesabını verecek.
Mehmet Arif Selim