Murat Altın yazdı

Emir Sultan Hazretleri Buhara’da doğdu. Asıl adı Şemseddin Muhammed’dir. Hz. Hüseyin’in soyundan gelen bir Seyyid olduğu için “Emîr” lakabı ile anılmıştır.

Emîr Külâl lakabıyla tanınan babası Seyyid Ali, Buhara’nın tanınmış mutasavvıflarındandır.

Emîr Sultan’ın Hicri 770, Miladi 1368 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Soyu yedinci kuşakta on ikinci imam Muhammed el-Mehdî el-Muntazar’a ulaşır.

On yedi on sekiz yaşlarında iken babası vefat eden Emir Sultan, gençliğinde baba mesleği çömlekçilik yaptıktan hacca gitmek üzere Buhara’dan ayrıldı.

Birkaç yıl Medine’de kaldıktan sonra Bağdat’a uğrayarak Âşık Çelebi’nin dedesi Seyyid Muhammed en-Nattâ’nın misafiri oldu. O’nunla birlikte Anadolu’ya geçti. Karaman, Niğde, Kütahya ve İnegöl yoluyla Bursa’ya gitti.

Kafileye yol boyunca kandil şeklindeki bir nurun rehberlik ettiği, bu nurun söndüğü yere defnedileceğinin kendisine bildirildiği rivayet edilir.

 Bursa’ya Yıldırım Bayezid zamanında geldiği bilinmektedir. 1390’lı yıllarda Bursa’dadır. Bursa’da ilk olarak Pınarbaşı’na veya Gökdere civarındaki bir mağaraya yerleştiğine dair rivayetler vardır.

İlmi ve kerametleri ile Bursa’da şöhreti kısa zamanda yayılan Emir Sultan,  giderek şehrin en çok saygı gören şahsiyetlerinden biri haline gelir. Şemseddin Muhammed olan isni, Seyyid olması sebebiyle Emîr Sultan veya Emîr Seyyid adlarıyla anılmaya, ulemâ ve meşâyih arasında da itibar görmeye başlar.

Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde, Emîr Sultan’ın Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Hatun ile evlenmesi hakkında şu rivayete yer verilmiştir: Menâkıp kitaplarına göre Hundi Hatun rüyasında gördüğü mânevî işaretler üzerine, Rumeli taraflarında seferde bulunan babasının rızâsını almadan Emîr Sultan ile evlenmiş, dönüşte durumu öğrenen padişah gazaba gelerek kızıyla damadını öldürmek üzere Süleyman Paşa maiyetinde kırk kişilik bir kuvvet göndermiş, ancak Emîr Sultan’ın kerametiyle bunlar birer “kadîd” kesilmiştir. Bursa’nın Yıldırım semtindeki Kaditler Mezarlığı’nın adının bu olaydan kaynaklandığı rivayet edilmektedir. Bunun üzerine Molla Fenârî Yıldırım’a, öldürülmesini emrettiği zatın peygamber soyundan bir kişi olduğunu, Anadolu’ya şimdiye kadar böyle değerli bir zatın ayak basmadığını, onun kayınpederi olmasının kendisi için büyük bir şeref vesilesi olduğunu, kendisini öldürmek için gönderdiği adamların bir anda kadîde dönüştüğünü belirten, kendisine bir daha tecavüz edilirse bütün şehrin helâk olacağını bildiren bir mektup göndermiştir

Öte yandan Mecdî ve Belîğ, padişahın çok sevip saydığı Emîr Sultan’la kızını kendi rızâsıyla evlendirdiğini söylerler ki doğrusu da bu olmalıdır.

Molla Fenârî gibi bazı büyüklerin de yardımıyla Emîr Sultan, Yıldırım Bayezid’in Timur tarafından gönderilen elçileri öldürtmesine engel oldu. Ankara Savaşı’nın ardından Bursa’nın Timur ordusu tarafından işgali sırasında Molla Fenârî ve İbnü’l-Cezerî ile birlikte Emîr Sultan da Kütahya’da bulunan Timur’un huzuruna götürüldü. Bir süre sonra serbest bırakılarak yine Molla Fenârî ile birlikte Bursa’ya döndü.

II. Murad’ın, amcası Mustafa Çelebi’ye karşı sürdürdüğü mücadelede hükümdarın yanında yer aldı. Mustafa Çelebi büyük bir kuvvetle Bursa’ya yaklaşırken padişahın Emîr Sultan’a başvurup amcasına karşı yürüttüğü mücadelede onun sözlerinden cesaret aldığı, olaydan sonra kendisine daha çok bağlandığı, huzurunda diz çöküp oturduğu rivayet edilir.

II. Murad tarafından 1422’de yapılan İstanbul kuşatmasına Emîr Sultan da katıldı.

Emîr Sultan’ın vefat tarihi hicri 833, miladi 1429 tarihidir. Emîr Sultan’ın vefat tarihi hakkında bilgi vermeyen eski kaynaklar onun Bursa’da çıkan bir veba salgınında vefat ettiğini kaydetmekle yetinirler. Cenaze namazı o sırada Bursa’da bulunan Hacı Bayrâm-ı Velî tarafından kıldırılan Emîr Sultan bugün türbesinin bulunduğu yere defnedildi.

Bütün kaynaklar Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed ve II. Murad’ın Emîr Sultan’a saygı gösterdiklerini, sefere giderken onun eliyle kılıç kuşanıp duasını aldıklarını belirtir.

Kaynaklara göre; Osmanlı padişahları Emîr Sultan’ın vefatından sonra da O’na hürmet göstermeye devam etmişlerdir. Padişahlar, Bursa’ya geldiklerinde Emir Sultan türbesini mutlaka ziyaret etmişlerdir. II. Bayezid ile Yavuz Sultan Selim’in Emîr Sultan’ın sandukasının örtüsü altına girip uzun süre dua ettikleri bilinmektedir.

Emîr Sultan’ın Kübreviyye tarikatına mensup olduğunu söylemek mümkündür. Tasavvuf erbabı, şeyhin tarikat silsilesini babadan oğula intikal ettirip on iki imam kanalıyla Hz. Ali’ye ulaştırırlar.

Kaynaklarda uzun boylu, güzel yüzlü, seyrek sakallı olarak tanıtılan Emîr Sultan’ın on iki terkli taç üstüne yeşil imâme sardığı, ömrünü derin bir zühd ve takvâ içinde ibadet ve irşadla geçirdiği rivayet edilir.

Şöhreti Bursa’dan sonra Osmanlı hâkimiyeti altındaki topraklarda giderek yayılmış ve hakkında birçok menkıbe teşekkül etmiştir. Bunların en meşhuru, Bursa’da Yıldırım Bayezid tarafından Emîr Sultan’ın tavsiyesiyle yaptırılan Ulucami ile ilgili olanıdır. Bu menkıbeye göre caminin inşaatı sırasında Yıldırım Emîr Sultan’a bina hakkındaki görüşünü sormuş, Emîr Sultan da caminin dört köşesinde birer meyhâneden başka bir eksiği kalmadığını söylemiş, bu uyarı üzerine padişah içkiye tövbe etmiştir. Bazı kaynaklarda bu olayın Yıldırım Bayezid ile Somuncu Baba arasında geçtiği nakledilir.

Osmanlı ordusunun bazı seferlerine bizzat katıldığı gibi müridlerini de gazâya teşvik eden Emîr Sultan’ın öldükten sonra da asırlarca Osmanlı ordusundan himmetini esirgemediğine inanılmıştır.

Emîr Sultan’ın sağlığında Bursa’dan uzak yerlerde oturan dervişler yılda bir defa kafile halinde yola çıkarak mürşidlerini görüp duasını almaya gelirlerdi. Bu ziyaretler ölümünden sonra bir gelenek halini alarak asırlarca devam etmiştir.

Bursalılar tarafından bir bereket vesilesi sayılan bu gelenek XX. yüzyılın başlarında terkedilmiştir.

Ramazan ve Kurban bayramlarının ikinci günlerinde Eşrefî şeyh ve dervişleri, Emir Sultan Türbesini ziyaret etmeye devam etmektedirler.