Meşhur mukri’ imam Muhammed el-Cezerî’yi Bursa’ya getirten talebesi Abdülmü’min Efendi de Kaplıca yöresinin manevî lideri olarak şöhret kazanmış ve Hüdâvendiğâr-Camii hatibi olarak meşhur olduğu gibi adına kurulan zengin vakıfları dolayısıyla “Mü’min-Ece” diye anılmış ve bu lakapla tahrîr defterine geçmiştir.

Bursa-Kaplıca Medresesi, eğitim-öğretim yönünden isim yapmış bir medresedir; bir çok âlimin uğrak yeridir. Kasım Efendi de bu ilmî havanın teneffüs edildiği ortamda şeyhi İzzeddin Ali Karamanî ile birlikte bulunmuştur..

Karaman tabirinin, Bursa ile ilgisine gelince, bunu şöyle açıklamak mümkün olacaktır: Sultan II. Bayezid devrinde ve 1501 yılında Karaman Beyliği, ortadan kaldırılınca; bir kısım ileri gelen Karamanlı âileler, o yıllarda köy statüsünde olan, Bursa- Kaplıca yöresine iskân edilmişlerdir ki Kasım Efendi’nin şeyhi İzzeddin Ali Karamânî de -muhtemelen- Kaplıca semtine iskân elmiş olan bu Karamanlı âileler arasında yer almıştır.

İzzeddin Ali Karamânî ikinci bir lakap olarak “Saruhânî” lakabı ile de anılmış olduğuna göre bu zat, Manisa’ya bağlı Marmara İnegöl’ünde –bir diğer ifadeyleMarmaracık İlçesi’nde medfun olan Yiğitbaşı Ahmet Şemseddin Efendi’nin halîfesi olmuş ve bu sıfatla Bursa’da irşat hizmeti sunmuştur ki bu ilişki çizgisi takîp edildiğinde Kasım Efendi’nin tarikat silsilesi, Ahmet Şemsettin Marmaravî’ye ulaşmaktadır.

Şüphesiz bu bağlantı, Kasım Efendi’nin, kitabını Türkçe’ye aktarırken, kimlerin izinden gittiğini de göstermiş olmaktadır“Noktacı” lakabı almasına gelince bu hususu şöyle açıklamak mükündür:

Sultan II. Bayezid’in, Muradiye Külliyesi’ndeki türbelere defnettirmiş olduğu kardeşleri ve de şehzadeleri ile ilgili olarak tesis eylediği vakfiyesini tescil ettirerek yürürlüğe koyduğu günlerde Kasım Efendi’nin de Kaplıca-Sultan I. Murad İmâret ve de Külliyesi’nden ayrılarak Muradiye’de Bahri Bababa Halvetî Dergâhı civarına nakl-i mekân eylediğine şahit olmaktayız.

Sebepsiz kuş uçmaz dendiğine göre Kasım Efendi’nin de Kaplıca yöresinden Murâdiye yöresine nakl-i mekân eylemesinin, mutlaka, geçerli bir sebebi olmalıdır; bize göre bu geçerli sebep, Kasım Efendi’nin Sultan II. Bayezid Vakfiyesinde yer alan “noktacılık” görevine atanmış olmasıdır.

Çünkü“Noktacı” tâbiri, ilk defa Sultan II. Bayezid’in, 911/1505 tarihli vakfiyesinde yer almış bir hizmet türü olduğuna göre bu hizmeti, ilk üstlenen kişinin de Kasım Efendi olduğu anlaşılmaktadır.

Vakfiye geregi bu tür hizmeti üstlenecek bir kişiye ihtiyaç duyulduğunda ilk hatırlanacak kişiler arasında, Adülkâdiri Geylânî torunları arasında yer alan Kasım Efendi’nin hatırlanması hiç yadırganacak bir durum değildir. Böyle de olmuş ki Muradiye-Bahri Baba Halvetî Dergahı civarında fakat dergahtan bağımsız olarak irşat hizmeti sunan Kasım Efendi, Muradiye Külliyesi’nde yer alan cami, medrese, imaret ve 9 adet türbede –vakfiye geregi yapılması ön görülen hizmetlerin organizesini ve de denetimini üstlenmiştir. Bu görevinden dolayı “Noktacı” lakabı almış ve bu lakap ile meşhur olmuştur.

“Noktacı” lakabını almasında, eserinin Türkçe’ye aktarılmasında ve İnegöl’e intikali ile ilgili uygun sosyal ve ekonomik ortamın hazırlanmasında aşağıda isimleri zikredilen devlet adamlarının ve de onları izleyen çocuklarının da önemli katkıları olmuştur kanâatindeyim.

 Bu nedenle, bu zevatın, yaşadıkları asırda, üstlendikleri devlet hizmetlerini -genel hatlarıyla- hatırlamakta yarar vardır. Söz gelimi: Hamza Bey: Bu zât, hem Çelebi Sultan Mehmet (1413-1420) hem Sultan II. Murad (1421-1451) ve hem de Fatih Sultan Mehmed devrinde devletin üst kademelerinde uzun yıllar hizmet etmiştir. Beylerbeyi olmuş; Kaptan-ı deryâ olmuş; Sultan II. Murad’in müsâhibi / özel danışmanı olmuş ve nihayet 1463 yılında aşağıda kısaca tasviri yapıldığı şekilde şehid düşmüştür. Hamza Bey, bütün hayrî eserlerini Bursa’da ve İnegöl coğrafyasında yapmıştır.

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar