Bu kafa bizim kafamız  değil büyük oranda. Herkesi aynı kefeye koyamayız tabii ki, fakat, genel anlamda sahip olduğumuz düşüncelere baktığımızda, sahip olduğumuz kafanın bize ait olmadığını gözlemliyoruz. Kafa bize ait olmayınca eylemler de bizim olmuyor, kafalarımıza hükmedenler bizi istediği gibi yönlendirebiliyor.

Kafa dediğimizin şeyin bize ait olması demek; kendi inancımıza ve kültürümüze uygun olması, o kafanın ürettiği düşüncelerin bizim değer yargılarımıza uygun olması demektir. Allah'ın buyurduğu, Peygamber'in bildirdiği ve uygulayarak yaşanabilir hale getirdiği hususlar da seksiz şüphesiz itaat etmek gerekir. Şüphesiz ki, her şeyin doğrusunu bilen Allah'tan (haşa) daha akıllı değiliz. O zaman kafa yapımız bunu idrak etmeli önce ve bu doğrultuda çalışmalı.

"Bu devirde, bu çağda..." diye başlayan cümlelerle kafamızı bozmamalıyız o halde. Ne yani, Allah bu çağı ve bu çağın şartlarını bilmiyor muydu ki O'nun koyduğu ilkeler bu devirde geçerli olmasın? Bu kafayla hareket edince, bu çağda gücü ve iletişimi elinde bulunduran egemen güçlerin kafalamasına gelmiş olup zihinlerimizi onlara tabi kılmış oluyoruz. Kafamızla beraber yaşantımızıda onların istediği sekle bürümüş oluyoruz. Bu durumda ise egemen güçlere, bırakın karşı koymayı, onları adeta kutsuyor ve sorgulanamayan ilahlar pozisyonuna yükseltip, onlara ait kavramları da, davranışları da putlaştırmış oluyoruz. İslam ümmeti olarak öncelikle zihinlerimize vurulan bu maneviyatsız batı mühürlerinden, batının kafa yapısından kurtulmalıyız. Arkası kendiliğinden gelecek ve ümmet ayağa kalkacaktır o zaman. Aksi halde bu devran, tam da İblisspor'un istediği gibi dönmeye devam edecektir.

Net bir ölçü olmayınca, herkes batıyı ve ya aklını ilahlaştırınca; paramparça bir hale geldigimiz ortada. Ama bu hal bizim değil, batıl batının isine gelmektedir. Farklı mezhepler, meşrepler, cemaatler, klikler, ideolojiler yüzünden birbiriyle çatışmak ve ayrışmak siyonist emperyalizmin ekmeğine yağ sürmektedir. Bizim enerjimizin ve kaynaklarımızın heba olmasına yol açmaktadır. Bizi zalimler karşısında kolay lokma haline getirmektedir. Emperyalizm'in "böl, parçala, yut" senaryosunda figürannolmanın dışında bir işe yaramamaktadır. Bu bölen, öteleyen, neme lazımcı, bencil kafa bizim medeniyetimize ait bir kafa değildir.

Adım adım dünyayı zihnen etkisine alan bu İblisî hava, eylemsel olarak da hızla ilerlemekte ve dünyaya tamammen egemen olmaya çalışmaktadır.

İlerleme derken, mesafe katetme anlamında söyledim, olumlama anlamında değil. Zira, ilerici batının ilericilik olarak pazarlayarak, kafalarımıza mühürlediği şeyler; ahlaksızlık, maddiyatçılık, sapıklık, ibnelik, gösteriş manyaklığı, sömürgecilik, bencillik, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı, çocuk katilliği gibi hususlardan ibaret olan ve medya aracılığıyla süslenip pazarlanan, insan fıtratına ters olup dünyayı cehenneme çeviren ve de "apaçık düşmanımız" olan şeytanın felsefesinden başka birşey değil. Yani dünyaya dayatılan şeytanın kafa yapısıdır.

Zihinler Hak olanla berraklaşmadan, batı güdümlü kafalar değişmeden dünyada her şey, her geçen gün kötüye gitmeye devam edecektir. Sormadan, sorgulamadan ve aklın yolu birdir diyerek saşamaz doğrulara hep birlimte sahip çıkmadan bir arpa boyu yol alamayacaktır insanlık.

Sahi ya, bizi yoldan çıkarırken en çok kullanılan ve  kutsanan şu özgürlük kavramı, bu haliyle neyin kafasına hizmet ediyor? Hiçbir değer yargısı, sorumluluk bilinci, kural, hak hukuk tanımadan ve tamamen bencilce bir hazcılıkla, başıboşulukla hareket etmeyi "buyuran" bu özgürlük kavramı bizlere ait bir kafanın mahsülü müdür?

Dünyaya her şeye insanı köle yapanların, bunu yaparken özgürlük olarak yutturması ne garip bir olgudur. Yediğimizi, içtiğimizi, giydiğimizi, ne düşüneceğimizi, nasıl eğleneceğimizi başkalarının belirlediği bir haldeyken, hangi özgürlükten dem vuruluyor acaba? Bu kadar mı mankurtlaştık, neyin kafasını yaşıyoruz ki sorgulamadan takılıyoruz her iblis putunun peşine?

Allah'ın koyduğu sınırlara, iki dünyada da mutluluk getirecek kurallara sırtımızı dönerken, bunu da özgürlük adına yaparken aslında Allah'tan başka her şeye köle olduğumuzu anlamak, kafalarımızın bizim değerlerimize göre şekillenmesiyle mümkün olabilecektir ancak.

Batı ve güdümündeki medya zihinlerimize hükmederken, sorgulamaya bile tahammül edemeyenler bize akılcılık palavraları kesiyorken, ve biz de onların peşine kuzu kuzu takılıyorsak işte bu kafa değişmesi gereken kafa demektir. Hem bu dünya hem de sonrasında ki dünya için bu yanlışı hep birlikte farkedip kafalarımızı değiştirmeliyiz.

Yoksa insanlığın bu batı güdümlü iblisî kafalarla daha güzel olana ulaşması mümkün değil.

MEHMET ARİF SELİM