KALPTEN KALBE KALBÎ BİR MEKTUP-2

Abone Ol

Sevgili Öğrencim,

Kalbin yolculuğu Allah’adır. Kalp, Allah'a ulaşmak için yaratılmıştır. “Ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler, diye yarattım” (Zariyat süresi 56. Ayet) fermanı da bunu açıklar.

Sevgili Öğrencim,

İnsanın arzuları vardır, zevk ve menfaatleri elde etmeye teşvik ve tahrik eder. Ayrıca zararlı şeyleri uzaklaştırmaya yarayan gazap gibi bir duygusu da vardır. Ama bunları yerine getirmek için organları harekete geçirecek kuvvet ve kudreti de vardır, olmalıdır.

Gazap ve arzu kuvvetlerini düşün bazen tam anlamıyla kalbe destek olurlar. Bazen de aksine aşırı şekilde kalbe isyan ederler. Hatta kendi arzularına hizmet ettirdikleri de olur kalbi. Ve kalp ebedi saadete gidecekken yolculuğundan geri kalır. Bu kuvvetlerden başka kalbin ilim, hikmet ve tefekkür gibi daha başka kuvvetleri de vardır. İnsan kendini gazap ve arzularının kuvvetine kaptırırsa kesin olarak helak olur.

Peki, doğrusu ne? Arzuların aklın emrinde olmasıdır. Arzular, erzak taşıyan hizmetçi, hilekar, yalancı ve aldatıcı gibidir.

Son tahlilde durum şöyle olmalıdır. Hükümdar, akıllı müsteşar ve vezirlerinin istişareleri ile yetinip, bu hilekâr hizmetçinin öne sürdüğü fikirlerin bozukluğunu anlayarak ona boyun eğmemesi gerekir. Böylece de nefsin ahlakı güzelleşir ve kişinin kuvvetleri ılımlı ve ölçülü hale ulaşır.

İşte temel atılmıştır Öğrencim,

Müslüman gencin şahsiyet inşası buradan başlar. Ve bu noktanın ne kadar önemli olduğunu anlatan ayet-i kerimenin bizi sarsması gerekir.

“Heva ve hevesini Tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir bilgiye saptırdığı, ... kimseyi gördün mü?” (Casiye suresi 23.ayet)

 Yani demek ki nefsini bilmeyen insan bazen kime taptığını bilemez. Hani sınıfta bazen söylüyordum. Her arzusunu yerine getirdiği “nefsi” varken insanın tanrıya niye ihtiyacı olsun ki? Kendi nefsin Tanrın gibi emredici olmuş.

İşte bundan kurtulmanın yolu âlemlerin rabbi olan Allah'ın dediğini yapmaktır. Eğer onun dediğine muhalefet eder ya da tembellik ederek yapmazsak eyvah eyvah...

Değerli Öğrencim,

Konuyla alakalı cümleler çok lakin uzatmayayım diyorum ama söylemeden de edemeyeceğim.

İnsan dört özelliğin birleşmesinden meydana gelmiştir, diyor kitap: Yırtıcılık, hayvaniyet, şeytaniyet ve rabbaniyet. Hiddet ve kızgınlık kendisine baskın gelince, yırtıcı hayvan gibi hiddetlenir, kızar. Şehvet galebe çalınca hayvanlar gibi boğaz ve şehvetinin düşkünü olur. Şehvet ve gazabın emrinde olmakla şeytana itaat etmiş olur: aldatma, hile, cüret doğru ile yanlışı karıştırma gibi kötü hasretler meydana gelir.

Ama insan kötü duyguları kontrol ederse namus, kanaat, huzur, zühd, takva, neşe ve güzel hasetler oluşur. Ayrıca haya, zeka açıklığı, hoş görme, müsamaha ve benzeri güzel huylar ortaya çıkar.

Eğer gazabına hakim olursa yine ölçülü ve dengeli olur; yiğitlik, kerem ve lütufkârdık, sabır, hilm, bağışlayan, metanet, vakar ve benzeri güzel özelliklere sahip olur.

Öğrencim böyle bilgileri daha önce duydun mu, okudun mu bilmiyorum ama herhalde şu ayet-i kerime bizi zirveye oturtturur. “Şunu iyi bilin ki Allah'ı zikretmekle kalpler mutmain olur, huzur bulur. (Rad Süresi, 28.ayet)

Eğer bunu yapamazsak şu ayet-i kerimenin tehdidiyle karşılaşırız. “Hayır, hayır. Fakat onların kazançları kalplerinin üzerine pas bağlamıştır.  (Mutaffifin suresi, 14. ayet)

Günahlar çoğaldıkça kalp mühürlenir ve bu sırada kalp Hakkı göremez olur, dinin güzelliklerini anlamakta körleşir. Ahirete kıymet vermezken, dünyaya önem verir tamamen ona bağlanır.

 Bilmiyorum anlatabildim mi Öğrencim?  Daha, dört çeşit kalpten, vesvese yollarıyla şeytanın kalbe dadanması gibi konular var. Şahsiyet inşasında temeli atmaya devam edeceğiz, gelirseniz bunu birlikte yaparız..

AHMET TAŞTAN