Böyle bir düşünce Özgür Suriye Ordusunun 12 gün gibi kısa bir süre içinde başkent Şam’ı fethetmesi üzerine, bir dostumuzun beyanatından zuhur etti.

İnsan bir şeye devamlı olumsuz baktığında zaman içinde bu tutum onun ahlakı haline geliyor. Bazen tersi de olabiliyor; yani sürekli iyi niyetle baktığı zaman hep olumlu yorumlar yapası geliyor.

Demek ki burada önemli olan şey, olaylar karşısında insanın içindeki tutum geliştirdiği psikolojik haldir. Bu bir saplantı olabilir mi? Buna önyargı ya da peşin hükümlü denebilir mi? Veya ileri görüşlülük mü denir?  Bilemedim ben.

Tabii ki durum kişiden kişiye; olaydan olaya farklı yorumlar arz edebilir. Tarihi iyi okuyabilenler ve onun felsefesi noktasında isabetli çalışma yapanlar, gidişatın hangi yöne d/evrileceğini önceden tespit edebilirler. Bu bir keramet değildir tabii.

Tarafsız ve adilane bir göz ile tarihi inceleyenler bilirler ki Cenab-ı Allah'ın Müslümanlar ve kafirler hakkında nasıl bir karar verdiğini görürcesine söyleyebilirler.

Eğer size (Uhud savaşında) bir yara değmişse, (Bedir harbinde) o topluma da benzeri bir yara dokunmuştu. O günler ki, biz onları insanlar arasında döndürür dururuz... (Ali İmran 140. Ayet)

İşte Allah'ın “zafer günlerini” mümin ve kafir kulları arasında değiştireceği kuralına dayanarak bu tespiti yapabilirler.

Devamlı yenilgiye uğramış, aşağılanmış, hor görülmüş bir psikolojide olanlar ki genellikle bu yüzyılda Müslümanların hali böyleydi. Müslümanın böyle bir zafer mutluluğunu yaşaması sanki hayal idi.

Müslümanlar nice zamandır acıların, eziyetlerin ve zulmün pençesinde kıvranırken Allah'ın bahşetmiş olduğu zaferin sıcaklığını bir anda hissedemediler belki de.

Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası  diye  yorumlanan bu yürüyüş, iktidara muhalefet  zihniyetine endişe verdi hep. Suriyeli Müslümanların mücadelesi, zalim Esat yani Baas Partisi’nin zulmüne son verdi. Tabii ki önemli olan, elde edilmiş bu başarının kontrol edilerek sağlamlaştırılmasıdır. 

Yeryüzünde İsrail zulmü hala bütün hiddetiyle/şiddetiyle devam etmekte. Suriye'de kazanılmış zafer, Gazze’nin unutulmasına sebep olmamalı. Sadece içimizdeki büyük bir umut güneşini, kocaman bir gayret ve azimet aşkını harlamalıdır. Çalışınca oluyor, dünyada oyun kurucu bir konuma yükselebiliyor Müslümanlar, elhamdülillah.

Bu elde edilmiş psikolojiyi çok iyi değerlendirmek daha fazla çalışarak birliğe vesile olmak gerekir.

Bu zafer, “Suriyeliler niçin ülkemize geldiler, orada savaşsalar ya!” diye muhacir kardeşlerimizi kınayan, “savaştan kaçan insanlar” diye yargılayan zihniyetlere de cevaplar vermiş oldu. Hapishanelerde nasıl işkenceler yapıldığını ekranlardan izleyince başlarını öne eğdiler ve ettiği onca lafı yutmak zorunda kaldılar.

Peki, herkes bunları televizyon ekranlarından izlerken ben niye bir yerel gazetede yazıyorum ki? Çünkü “kalem erbabı (yazarlar) çağına şahittir” düşüncesi bu satırları yazmama sebeptir. Tabii ki bütün süreci detaylı bir şekilde bu köşede anlatacak değiliz. Sadece olayları, endişe ve memnuniyet karışıklığı içinde takip ediyor ve gündemden düşürmemeye çalışıyoruz.

AHMET TAŞTAN