“Gözleri görmeyen kaleci” ile 2019'da Malavi’de karşılaşmışlar. Herhalde  dikkatinizi çeker.

Suriye'deki insanların nasıl çaresiz kaldığını ve ne tür sıkıntılar çektiğini birinci elden görmek için de okumak gerekir. “33 akrabamı kaybettim. 60 yaşında bir amcam vardı.

Tarlaya gitmiş, yaşlı olduğu için kendisine dokunmayacaklarını zannetmiş. Hizbullah onu esir aldı. İşkence ederek parçaladılar. Bir eniştem ve dayım esir düştü.”  Bunlar acılı satırlar.

Güzel benzetmeler de yapmış genç yazarımız: Bir müzeye gidip iki metre mesafeden ziyaret etmemiz gereken araçlardan biri durdu önümüzde ve koltuklarını kurulduk.

Şoföre pencereyi nasıl açacağımı sorduğumda torpidodan bir kol çıkarıp arkaya uzattı. Kolu takıp sırayla camları açtık; ancak taksici kolu geri istedi ve dikkatle torpido gözüne yerleştirdi. O an ülkede tarihin 60'lı yıllarda nasıl donup kaldığını anladığımda, yıl 2013’tü ve ben Küba’daydım.

Kitabın ismini aldığı paragrafı daha kalın çizgilerle belirlemişim: “Dünyayı gezmek ve nihayetinde Nepal’e gitmek için ABD'nin ve Avrupa'nın farklı yerlerinden yola çıkan hippilerin İstanbul'daki durak noktasıydı burası.

 Ve restoranın panosu; arkadaşını kaybedenlerin, kendine yol arkadaşı arayanların “haberleşme tahtası” haline gelmişti. O günlerde o panoda "Katmandu’ya yol arkadaşı aranıyor” ilanına rastlamak gayet normaldi. Ben de yakın zamanda Katmandu’ya giderken kendime bir yol arkadaşı arıyordum."

“Dünyanın hiçbir yerinde görmediğim çaresizliği, ümitsizliği ve yokluğa itilmişliği burada yani Myanmar’da gördüm. Çaresizlikten ağlayan erkekleri burada gördüm. Bu, savaş bölgesinde ölüm görmekten, çatışma görmekten daha çok acı verdi bana.”

Bu satırlar kitabın 196. sayfasında yazıyordu. Altını çizdiğim diğer satırlarsa şunlardı. “Bu insanların karşında sadece iki seçenek vardı: Kalıp ölmek veya kaçıp ölmek. Tehlikeli bataklıkları aşıp Bangladeş’e kaçmaya teşvik edilen insanlar, eğer yolda ölmezlerse, onları bambaşka bir hayat beklemiyordu.”

Gönül coğrafyasındaki bu acı dayanılacak değildi,  satırlardakilere okudukça bunu görebiliyorsunuz.

Beni en çok gülümseten satır şurasıydı: “Bunca acıdan sonra Zanzibar’a geçmeye karar verdik. Safari turizmini ve Masailerin eşya muamelesi görmesini eleştirmek için gelmiş ama zaman kısıtlı ve hikaye riskli olduğu için vazgeçmiştik.

Daha sonra soranlara “Kapitalizmi eleştirmeye gittik ancak paramız yetmedi.” diyecektim.

Bunca güzel satırları okuduktan sonra diğerlerini de kitaptan okumaya hevesiniz gelmiş olmalıdır diye düşünüyorum. Çok acılar gördüm satırlar arasında.

Oralara yardım götüren Türkiyeli gençlerin mücadelelerine de şahit böylece. Bizler böyle şeyler yapamasak da onlara maddî destek sağlamak boynumuzun borcudur diye düşünüyorum.

AHMET TAŞTAN