Recep Akakuş'un köşe yazısı.
Uludağ ile Domaniç dağlarının kuzeye bakan yamaç ve plato bölümlerinde oluşan debisi yüksek akar sular, İnegöl Ovası’na inerler ve ovayı bir baştan bir başa geçerek kuzeyde Yenişehir Eşiği adı verilen Hamzabey Boğazı’ nda buluşurlar ve buradan itibaren Göksu adını alarak Yenişehir Ovası’na geçerler.
Uludağ ve Domaniç dağlarından İnegöl Ovası’na inerken bu akar sular üzerinde bir çok noktada su değirmen tesisleri kurulmuştur. Ovaya ulaştığı noktadadn itibaren de dere yatağına paralel olarak açılan “su kanal ve arkları” çevresinde geniş ölçüde pirinç ekimi yapılmıştır. Özellikle 1299 yılında İnegöl’ün fethi sonrasında İnegöl Ovası, Osmanlı’nın pirinç anbarı olarak değerlendirilmiştir. Yine aynı yıllarda pirinç ekimi nedeniyle oluşan nemli ve rutubetli ortamda sivrisinek, yılan, çıyan, kurbağa, solucan, sinek, böcek ve benzeri haşarat cinsi hayvanlar, ovada insan yaşamını menfi yönde etkileyecek tarzda çok miktarda arttığı için bu hayvanlarla beslenen şahin, doğan ve atmaca cinsi yırtıcı kuşların üretimine ve de eğitimine başlanmıştır.
Bu amaçla; “pazdârlık” ve “kayabaşılık” adı verilen iki meslek türü ortaya çıkmıştır. Sözü edilen yırtıcı kuşlar, yuvalarını Özçe Kaya, Akkaya, Karacakaya, Ulular kayası, Mindos kayaları ve Kilise Kayası gibi yalçın kayalardaki oyuklara yaptıkları için buralardaki yuvalardan Kayacıbaşı tarafından alınn bu yırtıcı kuşların yavruları, eğitilmek üzere; “pâzdâr=kuş eğitici” lara verilir ve onlar tarafından eğitilen doğan, şahin ve atmaca yavruları, Osmanlı devlet teşkilât yapısında yer alan doğancıbaşına teslim edilirdi. Eğitlmiş doğan, şahin ve atmacalar “gönenç” niteliği kazanırlar.
Bunu sağlayan kayacıbaşıları ve pâzdârlar, devlet tarafından hem ödüllendirilirler ve hem de “tekâlif-i divâniyye” adı verilen devlet vergisnden muaf tutulurlardı. “sarı” adı verilen doğan yavruları- nın eğitildiği yerler, Sarınâs / Sırnâs= Sarıpınar; Köçekler /Alayna= Doğanyurdu ve Doğanca adını alırken “Çakırca ” adıyla anılan atmaca yavrularının eğitildiği çiftlik ve alanlara da “Çakırca Çiftliği ” adı verimiştir.
Hatırlanacağı üzere günümüzde Karadere ve Huzur Mahallesi adıyla anılan geniş alan, eski yıllarda, “Çakırca Çiftliği” adıyla yâd olunmakta idi. Bir evvelki bölümde işaret edildiği üzere; Uludağ ve Domaniç dağlarının İnegöl coğrafyasında yer alan plato bölümünde son derece zengin bir bitki örtüsü vardır. Kereste olarak kullanılan çam ve gürgen cinsi ağaçlar bulunduğu gibi bol miktarda ceviz, kestane ve kiraz cinsi ağaçlar da yörede geniş yer almıştır.Erikli, Elma Çayırı ve Kestane Alanı gibi … köy isimlerinin bu yörede yerleşim alanlarına isim olarak verilmiş olması dikkat çekicidir. Tarihsel açıdan konuya bakıldığında Uludağ’ın, Antik çağda “Olimpos Dağı =Tanrı Dağı” olarak anılması ve o çağın dinî anlayışına göre tanrı Zevs ile tanrıça Kıbelâ’nın bu dağda buluştuklarına inanılması, kültürel açıdan, son derece anlamlıdır.
Aynı şekilde Uludağ’ın güneydoğu istikametinde uzantısı olarak yükselen sıra dağlara da “Tomoniç ” adının verilmesi ve bu şekilde Aziz Tomas’ın oğluna nisbet olunması da son derece manidârdır. Çünkü ilk Hristiyan azizilerinden olup Aryanizm Mezhebi’nin müntesiplerinden olan Aziz Tomas, İnegöl coğrafyasında ve Doma Köy / Şehitler Köyü’nde oturmuştur.
Uludağ’ın güney doğusunda yer alan sıra dağlar da Aziz Tomas’ın oğluna nisbet olunarak bu sıra dağlar ve bağlantılı araziler ve de yaylalar, Tomas’ın oğlu anlamında “Tomaniç” ismiyle anılmış tır.Günümüzde Mesâriye=Çiftlik=Merzûkıye ve Kra Kiraz dıyla yâd olunan köyün bulunduğu saha, “Hüdâvendiğâr Livası Tahrîr Defterleri” isimli kaynak eserde “Lipe-Toma” adıyla anılmaktadır.
Gününmüzde Sultan Menba Suyu’nun kaynağını oluşturan bu yöre, Bizsns döneminde İnegöl tekfurunun yazlık sarayının yer aldığı sahadır ki bu saray, bazı belgelerde “Kızıl- Saray” olarak isimlendirilirken bazı kaynaklarda da “Kızlar- Sarayı” olarak isimlendirilmiştir.
Bu yöre, hem yönetim ve hem de ekonomik yönden son derece önemlidir. Çünkü yöre sâkinleri, kestane, ceviz, elma ve kiraz gibi meyva çeşitlerinin dışında kış mevsiminde Uludağ’ın odununu; yaz mevsiminde de Uludağın karını İnegöl’lülere satarak geçimlerini sağlamışlardır.Domaniç dağlarında Ağıllıkaya Derbendi civarında yer alan “Cevher Lala Karyesi” yahut da “Maden Emîni Karyesi” ismiyle anılan yöre de ekonomik açıdan son derece önemlidir.
RECEP AKAKUŞ HOCANIN ESERİNDEN
DÜZENLEYİP YAYINA HAZIRLAYAN
AYHAN BAYRAKTAR