Ahmet Taştan yazdı
“Yaradan Rabbinin adıyla oku. O insanı “alak”tan yaratmıştır. Oku, senin Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O ki kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini öğreten O’dur. (Alak suresi 1-5)
Bir de bu ayetler penceresinden öğretmenler gününe bakmak gerekir. Kainatın yaratıcısı olan Allah, öğretme işinin de her daim fâil-i evvelidir. Önce Allah öğretir sonra insan öğrenir bilmediğini.
Bilginin karşında cehalet vardır. Cehalet hiçbir şey bilmemek anlamına gelmez. Hakk’a götürecek ya da doğru davranışa yöneltecek bilgiyi amacı istikametinde kullanmazsa cehalet denilen girdaba yuvarlanır.
Her vakit salt öğrenme faydalı olmayabilir. İnsan kabiliyeti gereği yeni şeyler öğrenmeye yetkin kılınmıştır. İçi boş bir kap gibi yaratılan insan, ne yapacağını tabii olarak bilir. Acıktığında yediklerinin tadını aldığı gibi ne yapması gerektiğini öğrendiğinde hayatı değişir.
Ayeti kelimeler bize bir okuma disiplini, mükemmel okuma anlayışı kazandırıyor. Okuma eyleminin ilk başına niyeti de koyuyor. Çünkü ameller niyete göre değer kazanır. Okumak eylemi, tek başına olan bir şey değildir; önü, arkası, sağı, solu ile birlikte birdir.
“Rabbinin adıyla” ifadesini okurken her şeyi yaratanın ve dahi yaşatanın Allah olduğu bilinciyle okumak. Bu insana derinlik kazandırır. Hani derler ya dürbüne bakmak başka dürbünle bakmak başkadır. Aynen bunun gibi vitrine bakma başka vitrindekilere bakmak başkadır.
Bir eşyayı bilmek demek, onun hangi maddeden imal edildiğini ve nasıl yapıldığını bilmek kadar hangi amaçla yapıldığını da bilmektir. İşte bu amaca yönelik düşünceler/ fikirler okuma konusunda da dikkate alınmalıdır. Neyi okuyayım? Nasıl okuyayım? Niçin okuyayım?
Öğretmenler, sınıflara girip kara/yeşil /beyaz tahtanın başında sadece dikilip bülbül gibi şakıyan insanlar değildir. (canı sıkılan öğrencinin ifadesiyle kafa ütüleyen biri hiç değildir.)
Her daim yaratmakta olan, ve onları her yönüyle bilen merhametli bir Rabb sevgisiyle onun adıyla, onu zikrederek başlamak zihnimizim başka girdaplara savrulmasını engeller.
Okumak bir anahtardır, kelime dolu kitapları açmak için. Okumak, kör bir mumu aydınlatmaktır. Okumak, ön açıcı bir eylemdir.
Sonsuz iyilik sahibi olan Yaratıcının en büyük emri okumaktır. Doğru ve hakikatli okumalar yapanlar iyiliklerden ve güzelliklerden istifade edecektir. Dedik ya okumak cehaleti eritir. İnsanı bir kaptan öbürü kaba koyar.
Okudukça zihnimizin kiri pası gidecek, okudukça iyilik sahibine minnettarlığımız artacaktır burada. Lakin Müslümanları cahil bırakacak ya da şartlandıracak bir okumadan bahsetmiyoruz. Karanlığın koyuluğunu arttıracak kitap düşmanlığı, okuma eylemine de ket vuracaktır.
Hem kalemle yazmayı öğreten hem de bilmediğini öğreten Allah çok yücedir. Her öğretmen ancak kendisindeki kadar bilgi aktarabilir düşüncesini kabul ediyorsak Rabbimizin Biz insanlara göndermiş olduğu kitabı, her daim aydınlanmayı, öteleri bilmeyi salık verdiğini de çabuk fark ederiz.
Benim öğretmenler günüm yeni bir şey öğrettiğimde başlar. Bir öğrencimin: “Hocam, bizim dersimize girdiğimiz yıllarda şunu söylemiştiniz” diye başlayan bir cümle, öğretmenler günümün müjdecisidir.
“ Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, ya da bunları seven ol, ya da bunlara yardım eden ol, beşincisi olma helak olursun, Nebi (as) sözü yanına,
ilim şehrinin kapısı lakabı yakışan Hz. Ali’nin; “bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözüyle noktalayalım.