Salih Erol'un köşe yazısı

Geçenlerde yatsı vakti yaklaşırken camiye gittim. Namaz öncesi vaaz veriyordu hoca. Konuşmasının bir yerinde: “Kıymetli mü’minler biraz empati yapalım!” dedi (The) imam. İslâm’ın bin dört yüz yıldır kullandığı bizim Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerimize sırt çeviriyoruz herhalde. Mesela, kalbimizden fışkırmış o muhteşem kelimemiz: “Hemhâl” dururken, köksüz modernizm yalanı: “Empati”ye ne hâcet imam efendi? “Kıymetli mü’minler, geliniz, hemhâl olalım” demek belki de: “Sempatik” gelmiyordu ona.

Medeniyetinizin kadîm kelimelerini terk ederseniz eğer her şeyinizi kaybedersiniz efendiler! Düşünsenize, o en derûnî kelimelerimiz dururken yabancı, eğreti Batılı sözcüklere ne lüzumu var? Böylesi basit, ucuz taklitçilik diyaneti de sarmışsa, daha beter yanacağımızın resmidir bu. Sadece münferit bir hadise olsaydı, üzerinde durmazdım ancak bizzat şahit olduğum başka bir vaazda vâiz kasım efendi, the imamdan geri kalmıyordu. Vâizine bak, imamını alma!

O, pek havaî Garplı havasıyla vâiz efendi: “Bir hayır kampanyası açalım!” diyordu Cuma öncesi cemaate. İtici, eğreti (antipatik mi deseydim yoksa?) “kampanya” İslâmî değil; düpedüz kapitalist bir kelimedir kasım efendi! Kapitalizmin ağababası İngiliz’in “Campaign”i bizim şaşkın Müslüman’ın ağzına: “Kampanya” olup çalınmış ve hatta vâiz efendiye bile sirâyet etmiştir. Yazık, pek yazık!

Anadil bilmez cühelâdan ulemâ çıkmaz efendiler! Çıksa çıksa yabancı özentili kötü bir taklitçi çıkar ancak. Kampanya ve hayır bir araya gelmez; aynı cümle içinde kullanılamaz. Tıpkı: “Külliye, Kur‘an, Tilâvet” gibi kutsal kelimelerimizin: “Resepsiyon” gibi nâ-hoş bir otelcilik sözcüğüyle bir arada kullanılamayacağı gibi. Şimdi, diyeceksiniz ki, bunu nereden çıkardın? Anlatayım efendim!

Sanırım geçen seneydi. Devletin TRT’si başta olmak üzere gazetelerin çoğunda şöyle bir haber cümlesi saç baş yoldurttu bana. Cümle şöyleydi: “Cumhurbaşkanlığı külliyesindeki resepsiyonda Kur‘an tilâveti yapıldı”. Orada hazır bulunan zevât, şık şıkıdım, yanık sesli imam efendilerden bir parça Kur‘an dinledikten sonra resepsiyona devam ettiler. Bu nedir, biliyor musunuz? Külliyen zihinsel, dilsel ve dinî bir çarpıklıktır. “Resepsiyon” adı altında Amerikanvâri bir tarzda ayakta yiyip içerken Kur‘an okunsa ne fayda! Kutsal kitabın ruhu anlaşılamamış ve maalesef bizim saf – dindâr ahaliyi etkilemek için gösterişe kaçılmıştır. Gavurun kelimesi ve adetiyle İslâm’ı yaşayamazsınız.

Din ve dil bahsi, üzerinde iyice tefekkür edilmesi gereken en mühim meselelerimizdendir. Her kademeden diyanet görevlilerine sağlam bir İslâmî bilinç verilirken, sağlam bir dil bilgisi de ihmal edilmemelidir. Yoksa çok daha berbat bir yozlaşma, melezlik hâli içinde hiçliğe savruluruz.

Din – dil – tarih ve vatan şuurundan kopmuş kozmopolitlikten, mozaikçilikten ve kimliksizlikten Allah, bizleri muhafaza eylesin.

Amîn.