Recep Akakuş'un köşe yazısı
Üsküp Şehri, Yıldırım Bayezit (1389-1402) tarafından fethedilmiştir. Ardından da sancak merkezi olarak belirlendikten ve buraya ilk sancak beyi olarak da Akıncı Turahanlar sülâlesinin kurcusu Paşa Yiğit Bey, atanmıştır.
Akıncı Paşa Yiğit Bey, Üsküp’ e sancak beyi olduktan sonra esirler arasında yer alan Sırp kral hânedânına mensup İshak adını taşıyan zeki bir genci, yanına almış ve onun gözü budaktan sakınmıyan atılgan ve cesur bir akıncı olarak yetiştirmiştir. Gazi İshak Bey ismiyle şöhret bulan bu yiğit akıncıyı Paşa Yiğit Bey, kendi öz evladı bulunduğu halde, sonraki yıllarda manevî evlat edinmiştir.
1402 yılında vuku bulan Ankara-Çıbuk Meydan Muhare- besi’nde Yıldırım Bayezit mağlup olunca Timur tarafından Osmanlı Devleti, parçalanmış ve Yıldırım Beyazıt’ın çocukları arasında paylaştırmıştır. Bunun üzerine Osmanlı ülkesinde başlayan kardeşler arası iktidar mücadelesi, kanlı bir şekilde 1412 yılına kadar tam on yıl devam etmiştir.
Şüphesiz bu iktidar mücadelesi esnasında çok kan dökülmüş ve bu arada yetişkin bir çok devlet adamının da kanı heder olmuştur Kardeşler arasında çıkan İktidar mücadelesinin ilk yıllarında Balkan coğrafyasına hakim olan akıncılardan Gazi Evronos Oğulları başta olmak üzere; Gazi Mihal Oğulları ve benzeri diğer akıncı beyleriağırlıklı olarak; Yıldırım Beyazıt’ın oğullarından büyük oğlu Şehzade Süleyman ve kardeşi Şehzade Musa Çelebi’ nin yanında yer almışlardır. Üsküp sancak beyi olan akıncı Paşa Yiğit Bey, kardeşler arası iktidar mücadelesinde tarafsız kalmak istemiş ise de bunda başarılı olamamış ve tabiî olarak Anadolu coğrafyasında Beyazıt Paşa ve kardeşi Hamza Bey gibi Amasya kökenli beylerin desteği ile iktidar mücadelesini yürüten Yıldırım Beyazıt’ın diğer oğullarından Îsa Çelebi ile kardeşi Şehzade Mehmet Çelebi’nin yürüttüğü iktidar mücadelesine karşı tavır almıştır.
Ne var ki ilâhî takdir, iktidar mücadelesini Anadolu’ da yörüten Şehzade Çelebi Sultan Mehmed’in lehinde tecelli etmiş ve Çelebi Sultan Mehmed, Amasya beylerinin desteğine dayanarak iktidar mücadelesinde kardeşlerini etkisiz hale getirmiş ve 1412 yılında Osmanlı Devleti’ni, yeni baştan, kurmaya muvaffak olmuştur.
İşte böyle bir siyasi ortamda kardeşler arasında yapılan iktidar mücadelesinde tarafsız kaldığını ortaya koymak üzere; Paşa Yğit Bey, Üsküp sancak beyliğinden çekilmiş ve yerine manevî evladı Gazi İshak Bey’in atanmasını sağlamıştır.
Ardından da Bursa’ ya gelip yerleşmiş ve burada inşa ettirmiş olduğu “Kökhane Yiğit Camii” çevresinde tesis etmiş olduğu mahallede yaşamaya başlamıştır. Ancak Üsküp sancak beyliğine atanmasını sağladığı manevî evladı Gazi İshak Bey ile siyasî rekabete giren bazı akıncı beylerin tutumundan dolayı, Paşa Yiğit Bey, Bursa’dan da ayrılarak İnegöl coğrafyasına intikal eylemiş ve günümüzdeki Yiğit Köy’ü de içine alan geniş sahada kurduğu çiftliğine çekilmiştir.
Günlük siyasî çekişmelere konu olmamak ve de kendisini, politik rüzgarlardan korumak için Fars Dilinde “Çiftçi –Baba” anlamına gelen “Nikdih-Baba” lakabı ile anılmaya başlamıştır. Böylece; Üsküp Şehri’nin İnegöl coğrafyası ile bağlantısının ilk etabı oluşmuştur.
Bir diğer ifade ile Üsküp Şehri’nin ilk sancak beyi olan Paşa Yiğit lakabı, “Nikdih-Baba” ya dönüşmüş ve aktif günlük politikadan uzaklaşarak yetiştirmiş olduğu öz evladı Akıncı Gazi Turahan Bey ile manevî evladı akıncı Gazi İshak Bey’i, çiftliğinden izlemeye başlamıştır.
1415-16 yıllarında vefat ettiğinde de nâşı, Yiğitköy Camii’nin ön bahçesine defnedilmiştir. Sağlığında daha önceki yıllarda Üsküp de yaptırmış olduğu cami, medrese ve türbe ise, 1963 yılında vuku bulan büyük debrem, vuku buluncaya kadar ayakta kalmıştır. Üsküp’te boş kalan türbesine de Üsküp’ün manevî fatihi sayılan ve Paşa Yiğit Camii Medresesi’nin müderrisi olan “Meddah-Baba” defnedilmiştir. Günümüzde söz konusu türbe, hâlen ayaktadır.