Özer Yılmaz yazdı

İnsanlık tarihi kadar eski olan adalet sistemi her yerde ve her zaman bir terazi gibi eşit tartmayı ya da tarafsız olmayı sağlayamamış. 7 Ekimden itibaren Siyonist İsrail’in Filistin halkı üzerinde uyguladığı zulme dünya milletleri gözünü, kulağını, dilini kapattı. Yapılan zulümler görünmek istenmiyor, yapılan zulümler dile getirilmek istenmiyor, yapılan zulümler duyulmak istenmiyor. Bütün bunlar azda olsa vicdanı olan insanların içini acıtıyor ama içi acıyan vicdanlı insanların da eli kolu bağlı gibi bir şey yapamıyor.

Batı medeniyeti dediğimiz öylesine ikiyüzlü bir medeniyetmiş ki medeniyetin merkezinde sadece ve sadece metanın olduğu anlaşılıyor. İnsan hakkıymış, kul hakkıymış, demokrasiymiş bunların hepsinin birer aldatmaca olduğu ortaya çıktı.

Sözüm ona demokrasi havarisi batılı emperyalist devletler tarafından başına tebelleş edilen terör cenderesinden kurtulmak isteyen ülkemize bu fırsat ne yazık ki verilmek istenmiyor. Terör saldırılarını bertaraf etmek için kullanmak istediği teknolojiyi ambargo ile engellemeye çalışan emperyalist ülkeler, Siyonist İsrail’in yaptığı insan hakları ihlallerini görmezlikten, duymazlıktan gelebiliyor. Sağır, dilsiz ve kör rolünü oynayan batının siyasi makamlarının uygulamalarına, adaletin tecellisini sağlaması gereken makamlar da ses çıkaramıyor. Filistin halkına karşı acımasızca kullanılan silahların tedarikine sınırlama getirilmesini isteyen sivil toplum örgütlerinin isteğine mahkemeler dur deme cesaretini gösteremiyor. Hakikaten içim acıyor. Filistin halkı Siyonist İsrail’in zulmü altında inim inim inlerken parmaklarım, aklım ve zihnim başka konuları yazmak istemiyor.

Bugüne kadar işin akışına insani boyuttan bakıyordum ama emperyalist ülkelerin adalet makamlarının, zalimlerin zulümlerini bitirmeleri için parmak oynatmamaları zihnimdeki olguların değişmesine neden olmakta. Olayın demokrasi ve insan hakları düzlemi içinde çözülemeyeceği kanaati oluşmaya başladı. Bu düşünce her ne kadar beni vicdani yönden rahatsız ediyor olsa da Müslüman coğrafyasında yapılan insanlık dışı uygulamalar, insanın içini sızlattığı gibi içten içe insanı kinlendiriyor. Nedenlerin nedenleri iç ses düzlemi içinde arka arkaya sıralanıyor ancak nedenlerin nedenlerine mantıksal çözüm yolları bulunamıyor. Vicdanlar çaresiz kalıyor, sonuçların çıkmaza girmesinin nedenleri olarak geriye inançların farklılığı kalıyor. Mazlumların zalimce katledilmelerinin ana hâkimiyeti farklı düşüncelere sahip olmak ile açıklamasını yapmak bile ne insani ne de vicdani boyutla açıklanabiliyor. Bunun açıklaması ancak ve ancak zihinlerin cinnet geçirmesiyle açıklanabilir.   

Bütün bu olaylar bize şunu gösteriyor. Müslüman coğrafyasının bir lider ülkesi yok. Müslüman coğrafyasını aynı pota da birleştirecek bir güç yok. Müslüman coğrafyasını tek yürek haline getirecek bir oluşum yok. O zaman ne olacak bizim halimiz, ne olacak Müslümanların hali? Medet sende Ya Rab!