Hatırlarsanız, bu sütundaki yazılarımın birinin başlığı şöyleydi: Necip Fazıl, Atatürk’e Karşı mıydı? (23.11.2023) tarihli bu yazımızda onun Atatürk hakkında, 1938 Kasım sonlarında, özel olarak yazdığı övgü dolu bir yazısını konu edinmiştik. Şimdi yazacağımız yazıyı da bu bahsettiğim eski yazımızın bir devamı şeklinde değerlendirebilirsiniz. Bu kez de: Necip Fazıl, İsmet İnönü’ye Karşı mıydı? sorusunun cevabını, yine onun yazdıklarında, arayacağız.

Evvela, Haber Gazetesi’nin 11 Şubat 1939 tarihli sayısında: “Necip Fazıl Kısakürek Haber’de” başlıklı bir duyuru görmekteyiz. Haber yazı ailesine katıldığının müjdesi verilmiş okuyuculara. Elif Naci’nin karakaleminden bir portre resmi ile birlikte verilmiş bu duyuru. “Büyük sanatkâr ve edip Necip Fazıl Kısakürek”in yazılarını yarından itibaren yayınlayacaklarını belirtmiş gazete.

Şahsi ve politik hayatında birçok değişim, dönüşüm yaşamış Necip Fazıl, 1939 yılında Haber Gazetesi’nde: “Çerçeve” başlıklı kısa yazılar yazmaktadır. Genellikle o günkü gündeme dair siyasi, toplumsal, kültürel ve edebi konular içeren bu yazılardan bazıları doğrudan Milli Şef İsmet İnönü ile ilgilidir. Gazete köşesinde İnönü’yü övücü yazılar yazmaktadır. Onun bu tek parti iktidarı ve şefi övücü söylemi 1943 yılı sonlarına kadar sürecektir.

Necip Fazıl’ın doğrudan İnönü’yü öven ilk yazısı gazetenin 20 Şubat tarihli sayısında çıktı. Yazının başlığı: “Millet Şefi, örnek Şef”! Yalnız buradaki övgü – tam da abartılı bir şâire yaraşırcasına-  ölçüsüzdür. Yazısının sonunda iyice coşmuş şâirimiz aynen şöyle yazmıştır: “Büyük adam bünyesine en musallat hastalık tipi olan içtimai ve ferdi hüviyetler tezadından ayıklanmış; selim akıl, selim duygu, selim hayatın mümessili bir örnek şef: İsmet İnönü”!

İnönü, 1939 yılı Şubat’ın sonlarında radyo aracılığıyla özellikle ABD kamuoyuna yönelik İngilizce bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında Türkiye’nin gelişmişliğinden, Batı ile kurduğu barışçıl ilişkilerden bahsetti. Bu nutuktan mest olmuş gibisinden görüntü verenlerden biri de Necip Fazıl’dır. Çerçevesi’nin 27 Şubat tarihli: “Dışarıya Çıkan Ses” başlıklı yazısında İnönü’yü övdü. O zamanlar Türkiye’nin toplam nüfusu 18 milyon kadardı. Bu gerçekten yola çıkarak, İnönü için: “18 Milyonun gönül fatihi” nitelendirmesini yaptı. Şef niçin sevilir, İnönü ve İnkılap, V. Parti Kurultayında İnönü Nutku… gibi yazılarının hepsi Necip Fazıl’dan İsmet İnönü’ye övgüler, methiyeler dizisidir. 

Necip Fazıl’ın İsmet İnönü hakkındaki bazı yazıları, ona verilmiş olan: “Milli Şef” unvanının uygun olup olmadığı konusunda başlattığı tartışma şeklindedir. Bilindiği üzere bizde sık sık değişen dönemler, değişen unvanları beraberinde getirmiştir. Bazı unvanlar bazı dönemlerde revaçta iken, takip eden diğer dönemlerde yerini başka unvanlara bırakmıştır. Örneğin, 1922’den 1930 başlarına kadar halk arasında ve yazılı basında Mustafa Kemal: “Gazi Paşa” olarak adlandırılırdı. Bu, ona 1921’de, Sakarya Zaferi’nden sonra TBMM’nin verdiği resmî bir unvandı aynı zamanda. Bu şekildeki adlandırmanın arka planında egemen olan düşünce ise hiç şüphesiz ki dinî ve milli duygulardı.

Yalnız 1930’ların hızlandırılmış kültürel inkılaplar ortamında: “Gazilik” gibi bir unvan halk katında kullanılmakla birlikte, bilhassa yazılı basında artık terk edilmeye bırakılmıştır. Hatta: “Mustafa Kemal” adı dahi hızlı inkılapçı basında pek kullanılmıyordu. 1934’te Soyadı Kanunu ile TBMM tarafından: “Atatürk” soyadının verilmesiyle birlikte dönemin gazetelerinde artık: “Gazi Mustafa Kemal Paşa” yerini: “Kamal Atatürk” aldı. Muasır medeniyet yolculuğunun almış olduğu bu şaşırtıcı mahiyet, bir süre sonra, bilhassa 1936 – 37’lerde Ulus Gazetesi öncülüğünde: “Şef, Büyük Şef” kelimeleri tedavüle sokuldu. Cumhurreisi Mustafa Kemal Atatürk, hayatının son beş senesinde Kamal Atatürk, Büyük Şef gibi nitelemelerle anıldı; daha doğrusu yazıldı, çizildi. Hiç şüphesiz ki bu değişim, dönüşüm geleneksel – milli – dinî anlam çerçevesinin dışında bir başka kültür dünyasına aitti. (DEVAM EDECEK)

DR.SALİH EROL