Özer Yılmaz yazdı
Her ne sebeple olursa olsun savaşlar, dinine ve milliyetine bakmadan vicdanlı insanların yüreğinde derin çizikler bırakıyor. Bu çizik, orantısız güç kullanıldığında daha da derinleşiyor. Toplumlar arasında ki savaşlar insanoğlunun isteyebileceği en son şey olması gerekir diye aklım ve mantığım böyle hükmediyor. Savaş insani duyguları olan herkes için en son çare olarak başvurulacak yöntem olması gerekiyor. Savaşın çıkış nedenlerini çok iyi irdeleyecek, toplumları savaşa sürüklemeden sorunları çözebilecek yetenek ve beceriye sahip yöneticilerin iş başında olmasını gönül istiyor. Gönlün istemesi ile sorunlar ne yazık ki çözülemiyor. Bütün tedbir ve çözüm yollarının denenmesine rağmen milletin bağımsızlığı ve egemenliği tehlike altına giriyorsa, sorunlar çözülemiyorsa o zaman savaş makul karşılanabilir. Savaşın da bir namusu bir onuru olması gerekiyor. Siyonist soykırımcı İsrail’in yaptığı gibi orantısız bir güçle, korunaksız insanlar hedef alınmamalı.
Savaşlar devletlerarasında olacağı gibi aynı devletin içinde bulunan farklı gruplar arasında da olabilir. Savaş, iki devletin aralarında ki ekonomik ve siyasal ilişkilerini keserek, birbirlerine karşı ordularıyla giriştikleri silahlı eylem olarak tanımlanabilir. Bir ülkenin farklı siyasi görüşlerine sahip siyasal toplulukların ya da toplumsal sınıfların, devlet içinde ki yönetimi ele geçirmek için giriştikleri silahlı eylem ise iç savaş olarak adlandırılabilir.
Dünya üzerinde ülkeler arasında çeşitli savaşlar oldu, bundan sonra da olacak. Çıkan savaşlar bir yana İsrail’in Gazze halkı için uyguladığı savaş bir yana. İsrail’in eylemini savaş kavramı ile tanımlamak bile mümkün değil. Yukarıda ifade ettiğim gibi iki devlet arasında yapılan eylem varsa o zaman ancak savaş olur. İsrail’in yaptığı bir soykırım. Sabilerin, günahsız çocukların, hayatın daha ne olduğunu tanımayan küçücük bedenlerin, sistematik olarak öldürülmesini savaş olarak tanımlamak mümkün değil. Savaş kavramı, İsrail’in yaptıkları için çok hafif kalıyor.
Dünyada altmış kadar Müslüman ülke ve iki milyar civarında Müslüman insan var. Bölgesinde ki insanlara adeta kan kusturan Yahudilerin sayısı ne kadar dersiniz? Bütün dünyada toplam on beş milyon. Victor Hugo ‘Bir ulusun büyüklüğü nüfusun çokluğu ile değil, akıllı ve erdemli kişilerin sayısıyla ölçülür.’ demiş. Bu söz bize bugün Müslüman coğrafyasında yaşananları adeta özetliyor.
Altmış civarında ki Müslüman ülkenin hiçbiri Uluslararası Adalet Divanında Siyonist soykırımcı İsrail Devletin aleyhine dava açma cesaretini gösteremedi. Siyonist soykırımcı İsrail Devleti aleyhine dava açan Güney Afrika Ülkesi hangi dine mensup dersiniz? Güney Afrika'da en yaygın din Hristiyanlık. Ülke nüfusunun %86'sı Hristiyan, yaklaşık %5'i ise yerel Afrika dinlerine mensup. Müslümanlar ise resmî rakamlara göre Güney Afrika'nın altmış milyonluk nüfusu içinde %2 civarında bir paya sahip.
Siyonist soykırımcı İsrail Devletinin katil Başbakanı Netanyahu, Arap Ülkelerinin yöneticilerini tehdit ederek ‘Oturun oturduğunuz yerde, Gazze işine karışmayın.’ dedi. Katil Netanyahu’nun tehdidi emir telakki edilerek Arap Ülkelerinin satılmış yöneticilerinden hiçbir ses çıkmadı. Vicdanların adalet temsilciliğini yapan %86’sı Hıristiyan dinine mensup vicdan sahibi Güney Afrika’dan ses geldi. Siyonist soykırımcı İsrail’in yaptıklarına isyan etti, yapılanların insani ve vicdani olmadığı kabul ederek dava açtı.
Dua ediyoruz dostlar, dua ruhların ilacıdır, olması da gerekiyor ama bu yeterli değil. Bir şeyler yapmak gerek. Müslüman olarak değil, insan olarak o kadar masum çocuğun öldürülmesine karşı çıkmak için bir şeyler yapmak gerek. Neler yaptık? Bunun hesabı bizlerden insan olarak sorulmayacak mı? Bağırıp çağırmayla iş olmuyor. Harekete geçmek gerekiyor bir insan olarak. Bu çaba yangını söndürmek için karıncanın su taşıması kadar olsa bile. Belki o zaman vicdanların adaleti tecelli eder.