Ahmet Taştan yazdı
Kadınların feryatları, çocukların acıları, babaların çaresizce haykırışları ayyuka çıktığı böyle bir dönemde duyarsız kalmanın “!keyfini!” çıkaranları anlamak mümkün değil. “İnsan bu mudur?” sorusu bile yürekleri yakıyor. Zulüm bir kasırga olmuş her tarafı darma duman etmiş ama vurdumduymazlık hala saltanatını devam ettiriyor nefislerde.
“Ne olacak dünyanın bu hali?” diye düşünürken belki gözlerimizin önünden tarih şeridi hızlı akacak ve tarih kitaplarında okuduğumuz ve sadece ölenlerin sayısını öğrendiğimiz vahşetleri/zulümleri hatırlayacağız.
İnsanoğlu, bu kadar büyük bir yalanı, kendine nasıl söyleyebildi uzun süre. “İnsan hakları” gibi, gerçeği/hakikati yansıtmayan bir kavram şimdi tekrardan “yok hükmünde.” Sapık inançları gereği sadece kendilerini hem insan hem de haklı görenler içinmiş bu ifade. Yine kandırdılar dünyayı. Kendilerinden başka insanları da hayvan gibi gören lanetlilerin “insan hakları” kavramından anladığı bir şey yok. Onların tek anladığı içlerindeki bu zulmü, bu dehşeti, bu vicdansızlığı bastıracak güçlü bir tokat, sert bir yumruk olmalı.
Beterin de beteri varmış sözünü, acıların acısını yaşayarak, hissederek görmek kahrediyor bizi. Savaşan askerlerin birbirlerini öldürmesi, bu olayın en doğal boyutu. Ama sivillerin hedef seçilmesi savaşın beter yönü. Top atışlarıyla havadan ve denizden bombalıyorlar Gazze şeridindeki binaları. Onların altındaki insanları öldürmeye çalışmak beterdi... Şimdi keskin nişancılarla, masumları tek tek bile isteye öldürmeleri beterin beteri... Mezarlıkları tarumar etmeleri, Filistinlileri çırılçıplak soyarak zulmetmeleri, ufacık çocuğu kaçırarak organ mafyasına satmaları, "çocuk değil bebek arıyorum öldürmek için" demeleri... Bunlar sıkıştırılmış çöplük gibi insanlığın vicdanında. Bir gün patlayacak buna inanıyorum. Filistin ve Gazze’deki insanların, “bir şeyler yapamamanın” kahrını çekerken bizler de burada aynı duyguyu yaşamaya çalışıyoruz. Fakat bütün bunlardan daha acısı da insanların acıya karşı bu kadar felçli bir beyinle, felçli bir zihinle, bakmaları bakar-kör olmaları.
Hasta çocukları için, sosyal medya üzerinden yardım toplamaya çalışan anne, baba, mazlum ve mazlum halleri, dökülen gözyaşları acziyet kokan dilleri, vicdan sahibi insanları da sarsmakta.
Dünya ülkelerinin meydanlarında Filistin direnişine destek için yapılan dayanışma yürüyüşleri, İsrail’i protesto etmek için vicdan haykırmaları, niçin biz de bir gıpta duygusu oluşturur ki? Filistin’e, Doğu Türkistan’a ve mazlum coğrafyalara gönüller dolusu sevgi muhabbet ve yardım gönderen Müslüman Türk milleti, arasındaki bir takım gafiller yüzünden yanlış tanınmakta, bilinmekte.
Bireysel alanda yaptığımız dualarımız, yardımlaşmalarımız, toplumsal alana yayılmalı ve her gün, her ay, nasıl kazanıyorsak o şekilde ekonomik yardımları ve İsrail mallarını boykot üzerinden canlı tutmaya çalışmamız gerekir. Filistin Gazze savaşı bizim insanlığımız için önemlidir. Zira vicdanımızın kalibresini ve kalitesini ölçebiliyoruz. bir kriterdir. Elimizden gelen her şeyi yapalım, ancak oraları yani vicdanımızı asla unutmayalım. Futbol muhabbeti, siyasi sohbetler, kültürel ve başka türlü faaliyetlerin arasında mutlaka Gazze’ye yer ayıralım. Vicdanımızın körelmediğini ve umursamazlık etmediğimizi biraz daha hissettirelim.