8- 9 Haziranda Üniversiteye giriş sınavı yapıldı. Dönem dönem üniversiteye giriş sınavının adı üst düzey yöneticilerin sınava bakış açılarına göre değişiklik gösteriyor. Hafta sonu yapılan sınavın genel adı YKS (Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı), özelinde ise TYT(Temel Yeterlilik Testi), AYT (Alan Yeterlilik Testi) ve YDT (Yabancı Dil Yeterlilik Testi) olarak biliniyor. YKS’nin ortaya çıkış mantalitesinde sınavsız üniversite giriş sınavı vardı ama bu ne yazık ki ülkemiz için henüz çok erken.

Bilindiği gibi her şey arz talep dengesine göre gerçekleşmekte. TYT’ye yaklaşık olarak üç milyon altı yüz bin aday girdi. Bu adayların bir kısmı AYT’ye, bir kısmı da YDT’de ter döktü. Bu kadar insanın üniversitede okumak için istekte bulunması bir ülkenin nüfusunun aksiyoner olduğunu gösteriyor. Ancak ne yazık ki bu aksiyonerlik eğitim sisteminin içeriği ve işleyişi ile tutarlılık göstermemekte.

Yazdıklarım ve yazacaklarım klasik deyimle biraz eleştirel ve serzeniş içerikli olacak ama gerçekleri de ifade etmekte. Bu gerçeklik insanımızın düşünce sistemi ile arzu ettiği yaşam sitiliyle de örtüşmüyor. Emeksiz ve zahmetsiz, rahmet isteyen bir gençlik ile karşı karşıya kaldığımızı üzülerek ifade etmek istiyorum.

Bizim gençliğimizde, gençliğin ulaşmak istediği bir mefkûresi vardı. Bu mefkûre parayla pulla satın alınamaz ve satılığa da çıkarılmazdı. Onun bir bedeli olurdu, o bedelin karşılığı da ancak manevi değerlerle ödenebilirdi. Üzülerek ifade etmek istiyorum gençliğin bir mefkûresi olmadığı gibi bu mefkûre uğruna feda edebileceği değerleri de yok gibi.

Başarı için, yükselmek için, diğer toplumların gençliği ile kendi gençliği arasında bir farkındalık oluşturmak için aksiyoner bir gençlik karşımıza geçmiyor.

Yemek, içmek, hedonist duygularını ön plana çıkarmak için çaba harcayan bir gençlikle karşı karşıya kaldığımızı ifade etmek yanlış bir söylem olmayacaktır. İdealizmden uzak yaşam tarzı, gençliğin yaşamına doğrudan yansımakta bunu da yaşadığı yaşantılarından görmemiz mümkün olmakta.

Hafta sonu yapılan YKS’ye sınavın başlamasından 15 dakika önce sınav mekânlarına gitmeleri yönergelerle adaylara duyuruldu. Bu konu ile ilgili söylenebilecek her şey yazılı ve görsel basında paylaşıldı. Bu yetmezmiş gibi adaylara da özelinden de mesajlar atıldı.

Bütün bu hatırlatmalara rağmen adaylar, sınavın başlamasına 15 dakika öncesinden YKS’nin yapılacağı okullara gitmekte geç kaldılar. Ya da okullara gittikleri halde son dakikaya kadar dışarıda bekleme konforunu kullanarak, sınav mekânına zamanından önce giriş yapmadılar.  Görevliler de bu adayları doğal olarak sınava almadılar.

Basın yayın organlarında adayların sınava zamanında girme davranışına karşı lakayt tavırlarının eleştirilmesi yapılmıyor ama bunun yerine; görevlilerin görevlerinin icabını yapmaları eleştiriliyor. Bu eleştirinin adil bir süreç olduğunu düşünmüyorum.

Görevlilerin günah keçisi olarak gösterilmesi, öğrencilerin sorumluluk bilinci içinde hareket etmelerine engel teşkil etmekte.  

Sosyolojik olarak, aynanın gerçekleri gösterdiği varsayılır ama aynanın yapısı itibariyle bazen gerçekleri olduğu gibi göstermediği de bilinmesi gerekiyor.

Aynanın gerçekleri göstermediği gibi toplumsal olayların medya ve sosyal medyada gösterildiği gibi gerçekleri göstermediği kabul edilmesi gerekiyor.  Bu anlamda yaşanmış ve yaşanacak her türlü olayın gerçek nedenlerini irdelemek ve öğrenmek insan olmanın gereği olarak karşımızda duruyor. 

ÖZER YILMAZ