Salih Erol yazdı
En son geçtiğimiz 10 Kasım 2023 günü Atatürk’ü anma programında bir konuşma yaptım. O konuşmamın bir yerinde özellikle Necip Fazıl’dan bahsettim. Elimde, beni bir parça şaşırtan bir yazısına istinaden konuştum. Üstâd şâirimiz Necip Fazıl, Atatürk’ün ölümünden sonraki haftalarda, duygu ve düşüncelerini ifade etmek için bir yazı kaleme aldı. Bu yazı Cumhuriyet Gazetesi’nin 26 Kasım 1938 tarihli sayısında yayınlandı ve sonraki yıllarda gazetenin sayfaları arasında öylece kaldı. Bugün, bu yazıyı tozlu raflardan indirip, buradan hareketle onun Atatürk algısını ortaya koymaya çalışacağız.
Peki, konu neden önemlidir? Necip Fazıl’ın Atatürk hakkındaki duygu ve düşüncelerine neden özellikle yer veriyoruz?
Son seksen yıllık İslâmcı hareketin Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk hakkında sergilediği zikzaklı duruş; gayrî resmi muhalif tavrının bir tür bayraktarı addedildiği için Necip Fazıl önem arz etmektedir. Bu cenahtaki çoğu kişi ve hatta hemen herkes her nedense Necip Fazıl’ı Atatürk’ün ve inkılaplarının karşısında konumlandırmaktadır. Acaba, gerçekten böyle bir karşı duruş söz konusu mudur? Bunun somut kanıtlar ışığında ortaya konulması gerekir. Bizim şimdi sunacağımız kanıt, durumun pek de öyle olmadığını; onun, Atatürk’ü ve inkılaplarını savunduğunu gösteriyor.
Maarif Vekaleti’nin özel bursuyla Sorbonne Üniversitesi’ne gönderilmiş; orada felsefe okumuş, soyut – spritüalist fikirlerle donanmış ve üstelik 1934’ten sonra pîri Abdülhakim Arvasi’ye intisab etmiş otuz beşinde biridir artık Necip Fazıl. “Atatürk İçin” başlıklı ilk bölümünü ölüm bahsine ayırmıştır. Onun deyimiyle: “Bir idrak işkencesi gibi” gelse de insana, Atatürk’ün de neticede ölüm karşısında çaresiz bir fani olduğunu anlatmaya çalışıyor. Bu arada usta bir şâir olması dolayısıyla ölümü: “Yaratıcı’nın bir defa bile şaşırmamağa memur sadık işçisi” şeklinde tarifi muhteşemdir. Nihayetinde acı düştüğü yeri yakar ve ölünün gerçekten yasını tutacak olanlar onun hane halkıdır. Ancak N. Fazıl’ın deyimiyle: “Bu defaki ölüm (Atatürk’ün ölümü) karşısında hepimiz, fiili ve şahsî bir mülkiyet kaybı yaşadık. Her evin ölüsü olabilmiş kahramanlar tek eldeki parmak sayısından daha azdır”. Mustafa Kemal Atatürk, sadece kendi evinin değil, bu ülkedeki her evin ölüsüdür. Bu itibarla O, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan her ferdin ailesinden biri gibidir.
Necip Fazıl’ın üstünde durduğu bir konu da şudur: Atatürk, kendi çağının dünyasında en saygın devlet başkanıdır. Yazarımız, geçmişteki hiçbir Türk – Osmanlı hükümdarının dünyada bu denli itibar görmediğini söylemektedir. Doğrudan onun cümlelerine bakalım: “Hiçbir Türk, devlet reisine bütün dünyanın bu türlü bir saygı göstereceğini ümid edemezdi. Osmanlı İmparatorluğunun yarı dünyaya sahip olduğu devirlerde bile böyle bir ihtirama hedef olabilmiş hükümdar yoktu. Avrupa’nın bize en yabancı milletlerine kadar heyetler, askeri kıtalarla ve en büyük mümessilleriyle Ankara’ya koşmuş olması gösteriyor ki Garb, Atatürk’ün şahsında Türk ehliyet ve kıymetine artık inanmıştır.. O Türk’e hem Türk’ü, hem de Avrupalıyı inandırabildi”. Bu son cümle aynı zamanda yazının başlığı olarak vurgulanmıştır.
Yazının ilerleyen paragraflarında Kahraman asker Atatürk ile onun devamı olarak İnkılapçı Atatürk tanımlamaları üzerinden devam edilmiştir. Atatürk, yılmaz ve hezimet kabul etmez bir özgüvene, iyimserliğe (nikbinliğe) sahiptir. Milletimiz için esaret ve mahkumiyetin gerçekleştiği hengâmede (1918 – 19 ve takip eden işgal zamanlarında) bunu kabul etmeyen tek adam o idi. Bu iyimserliği ile o milletin ufkuna bir güneş gibi doğdu. Atatürk’e göre bu millet hiçbir zaman ölmeyecektir. Necip Fazıl’a göre Atatürk, ölüm hükmü giydirilmiş bir milleti şahlandırmış liderdir.
Atatürk, fikir ve cemiyet planında yeni bir bünye inşasına girişti. Koca bir milletin diriliş iradesini temsil eden mefkûre (düşünce) insanı olmak sıfatıyla Atatürk, beşer tarihinde sayısı birkaçı geçmeyen hakiki millet kurtarıcılarından biridir. O, herhangi bir ihtilalci, asker ya da idareci olmanın çok ötesindedir. Herkesten farklı olarak sahip olduğu hususi, harikulade ruhsal yapısıyla Atatürk sıra dışı bir kahramandır Necip Fazıl’a göre.
Şaşılacak derecede, Necip Fazıl’ın en çok övdüğü husus: Atatürk’ün radikal, cesur devrim niteliğindeki inkılaplarıdır. Onun bu inkılapları sayesinde bugün Türk toprakları üzerinde iktisadi, ilmi, içtimai sahalarda ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu yazımızda kısmen ama bizzat Necip Fazıl cephesinden aktardığımız bu yazıda son sözü doğrudan yine ona bırakalım:
“Milli kahramanın (Atatürk’ün) ölümü önünde duyduğumuz matem hissini, tek bir emniyet duygusuyla teselliye muktediriz. Teknesinde Atatürk’ü yoğuran soylu Türk milletinin için için tekevvünleriyle (yaratıcılığıyla) aynı çapta kahramanlara daima gebe kalacağı emniyeti…”.