İnegöl’de bir zamanlar: “Burhân-ı Terakki Mektebi” adında ilkokul varmış. İsim de iddialı: “Burhân-ı Terakki..”! İlerlemenin kanıtı anlamına gelir. Terakki (İlerlemek) zaten o zamanların büyülü kelimesidir. Devrin iktidar partisinin adında da var: “Terakki”. Peki, ne zaman varmış bu ibtidai mekteb? 1910’da karşımıza çıkıyor böyle bir okul. Bu okul, varlığını pek fazla sürdürememiş olmalı. Mesela, Cumhuriyet döneminde bu isimle bir okul kayıtlarda gözükmüyor.

Şimdi, Burhan-ı Terakki’nin muallimlerinden Tevfik Efendi’ye Allah’tan rahmet dileyelim. Rahmetli, çalışkan ve becerikli bir öğretmenmiş; hemi de vatanperver. Bir yandan mini mini çocukları okuturken, öte yandan çeşitli malzemelerden muhtelif ev eşyası yaparmış. Ceviz ağacından yontuğu güzelim kaşıklar en başında geliyormuş onun eserleri arasında. Müşterileri en çok da bu kaşıkları beğenirlermiş. İnegöllülerin ihtiyaçlarını karşıladığı gibi zaman zaman Bursa’ya da götürürmüş cevizden yapılma harikulade kaşıklarını.

Muallim Tevfik Efendi, bu işi sadece şahsi ticari amaçla yapmıyordu. Devletinin deniz gücünün belkemiğini oluşturan Donanma Cemiyeti’ne de büyük bir yardımı dokunmuştu. Şöyle ki, onun yaptığı kaşıklar, İnegöl İttihat ve Terakki’nin İnegöl şubesinde müzayedeye konuldu. Büyük ilgi gören müzayede sadece yarım saat sürdü. Hamiyetli, vatanperver İnegöllüler kaşıkları kapış kapış götürdüler. Normalde bir takımı 50 – 60 kuruştan satılan kaşıklar, sırf devlete yardım olsun diye, 200 kuruştan satıldı. Kaşıklara en yüksek fiyatı veren kişi ise Bakkal Haşim Ağa oldu. Sadece bir takım kaşığı 268 kuruşa aldı.

Düşünsenize, maharetli bir öğretmen emeğini; vatandaş ise elinde, avucunda neyi varsa onu bu devlet için düşünmeden verebiliyor. O kısa müzayede anında İnegöl’den binlerce kuruş toplanmış ve Donanma Cemiyeti’nin İstanbul’daki merkezine gönderilmiştir. Bize düşen de yıllar evvelinden yaşanmış ama unutulmuş bu gurur tablosunu tarihin derinliklerinden çıkarıp önünüze koymak. Hâ 1910, hâ 2024.. Bu millet yeri geldiğinde aynı dayanışmayı gösterir diye düşünüyor ve o gün o heyecanı yaşayanların cümlesine bir kez daha rahmet diliyorum.

O sıralarda hükümet tarafından küçük bir zırhlı arabalara yükletilip Bursa ve çevresinde gezdirilmişti. Bu zırhlı İnegöl’de de teşhir edilmişti. Maksat, halkın dikkatini deniz gücüne çekmekti. İnsanların çoğu ilk kez bir deniz savaş aracını görmüş oldular.

-Allah ondan razı olsun – Sırf devlete yardım olsun diye bir kaşığa bunca para veren Haşim Ağa, İnegöl’ün en zengini miydi peki? Tabi ki hayır! Aslında, ondan çok daha zenginlerini tanıyorum o devirde. Mesela Refet ve Saffet kardeşler gibi. Öyle ki, “İnegöllüzâde” diye bilinen bu kardeşlerin zenginlikleri Bursa’da bile onları en üst sıraya taşımıştır. Memleketin tek tük sanayicilerinde biri de onlardır. Paralarını Doyçebank’ta değerlendirmektedirler ve – sıkı durun – şimdi söylüyorum: Adı geçen bankada çalışan Mahmut Celal adındaki genç bu ailenin damadı oluyor. M. Celal, daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin 3. Cumhurbaşkanı olacak meşhur Celal Bayar’dır. Haydi övünelim biraz! Celal Bayar bizim İnegöl damadı oluyor diye.

1910’ların gazetelerini tararsanız İnegöllüzade biraderlerin şirket ilanları ile karşılaşırsınız. Bizzat Refet Bey’in vermiş olduğu 20 Ekim 1910 tarihli şu ilana bakar mısınız?: “İnegöllüzade Refet ve şürekası nâmıyla teşkil olunan şirket artık: “Osmanlı Sanayi Şirketi” adını taşıyacaktır. Bursa tezgahlarında her gün Avrupa mallarına fâik (üstün) bir suret-i nefisede imal ettirilen kumaşlar, çarşaflıklar, mendiller… ve sair her nevi çeşitler pek ucuz fiyatla, müessesenin Küllahçılarbaşı’ndaki mağazasında satılmaktadır”. 

İnegöllüzadeler, evet bir şeyler üretiyorlar ama, daha çok kendilerine zengin. Ne yazık ki, yazımızın başında bahsettiğimiz bu hayırlı müzayede gibi etkinliklerde onların ismine tesadüf edemiyoruz. İnegöllüzadeler, bu bakımdan bir Haşim Ağa edememişlerdir; Muallim Tevfik Efendi’nin yanına bile yaklaşamamışlardır. Tabi vatanperverlik nokta-i nazarından bakarak böyle diyoruz. Halk için, millet için vatan bildiğimiz kutsal toprak parçası iken, bir avuç zengin için bankada yatan paralarıdır vatan!

Biz, sadece kendine çalışan zenginleri bir kenara bırakıp, devlet ve toplum için dayanışma gösteren orta halli halkın üzerinde daha çok duralım ve Ertuğrul Gazetesi’nin 16 Mart 1911 tarihli sayısından göğsümüzü kabartan haberle yazımızı noktalayalım!

Donanma Cemiyeti’nin İnegöl şubesi geçtiğimiz1910 yılı içerisinde 67080 kuruş yardım toplamıştır. Ayrıca aynı şube bir önceki yıl olan 1909’da kurban derilerinden 9691 kuruş elde etmiş ve bunları da cemiyetin merkezine göndermiştir. “Kaza-i mezkur (İnegöl) şubesini teşkil eden zevatın yekdiğeriyle müsabaka edercesine sarf ettikleri ikdam ve gayretin semeresi ve ahalimizin ibraz-ı hamiyyette gösterdikleri isti’calin (çabukluğun) neticesi olarak hasıl olan şu yekun doğrusu göğsümüzü kabarttı.. Var olsun erbab-ı hamiyyet! Kahrolsun vatan hainleri!

DR.SALİH EROL