Dr.Salih Erol yazdı
Yerel seçimlere şunun şurasında yaklaşık olarak bir ay kaldı. Belediyelere başkan; belediye meclislerine eskilerin deyimiyle: “aza”, yâni üye ve mahallelere muhtarlar seçeceğiz. Bu yoğun sürece oturup ciddi bir düzyazı yazmayacağım bu sefer. İnceden inceye, mizahî yolla seçim süreci hakkındaki duygu ve düşüncelerimi şiirsel yollarla ifade edeceğim. Çünkü biliyorum ki, mizah ciddiyetten; şiir düzyazıdan daha etkilidir.
Başta başkana dokunduralım. Malum, siyasetçilerin en sevdiği kelimedir: “Başkan”! Çoğu insanın aklını başından alabilecek havalı bir şeydir: Bir şeye, bir yere, bir topluluğa başkan olmak!
Kırşehirli Ahi Ali’nin cümle başkanların kulağına küpe; makam odalarına ibret levhası olması gereken dörtlüğünü paylaşalım:
Baş olanlar övünmesin
Ne gelirse başa gelir
Diz toprağa dayanır da
Baş düşerse taşa gelir!
Ne güzel söylemiş, bizim Ahi. Aşk olsun ona!
Bu yazıyı okuyan cümle başkan adaylarından istirhamım, bu dörtlüğü defalarca, aralıklarla okusunlar ve başkan olduklarında bunu çerçeveletip makam odalarının girişine assınlar! Neden mi? Çünkü başkan olmak insanı insanlık üstü bir kibre sürükleyebilecek riski en yüksek durumdur. Anlayacağınız, insan olarak kalabilmek için Ahi Ali’nin kelâmı gibi güzel, uyarıcı sözler gereklidir.
Önceliği pirimiz Ali’ye verdikten sonra, müsaadenizle, benim yazdığım kısa bir şiire geçelim. Geçen seneki bir yazımızda (Bakınız: 12.04.2023 tarihli “Seçim Sandık”başlıklı yazımız) bu şiirin ilk dörtlüğünü paylaşmıştım. Şimdi tamamını verelim ve bakalım hakikatte bu seçim denilen şeyin kıymeti ne kadarmış, öğrenelim!
Önümüze konulunca bir sandık
Seçimi biz yapıyoruz sandık
Hilekârlıkta sınır tanımıyor zındık
Kandıkça yandık yandıkça kandık
Yaşanan temsilî bir demokrasi
Kalktı saltanatla aristokrasi
Cumhur seçse de reis-i cumhuru
Tahtından iner mi hiç bürokrasi
Maalesef, bize: “Seçim” diye gösterilen şey hakiki seçim olmaktan uzaktır. Belirli aralıklarla önümüze konulan sandıklar önceden dizayn edilmiş; dost – düşman alış-verişte görsün misâli gösterilerdir. Başından adaletsiz başlatılan bir koşu var ortalık yerde. Sözü uzatmaya çok da lüzum yok; baktığınızda zaten görebiliyorsunuz.
Dedik ya, bu yazımızda az söz; çok şiir. O şiirlerden birini altmış sene öncesine ait bir mecmuada görüp kaydetmiştim. Şiiri yazan, aklını sevdiğim o güzel insan: “Yeni Emrah” mahlasını kullanmış ve şunları yazmış:
Oylar olmuş demet demet
Ya biçilir ya biçilmez
Aday olan kişi elbet
Ya seçilir ya seçilmez
Yüğrüktür bizim atımız
Haddeden geçti zâtımız
Seçim günü kısmetimiz
Ya açılır ya açılmaz
Bu dünyanın sonu boştur
Başkan olmak gayet hoştur
Adaylık bir yavru kuştur
Ya uçulur ya uçulmaz
Partimizin hazır tahtı
Daima açıktır bahtı
En son söz milletin ahdı
Ya içilir ya içilmez
Emrah der ki an bu andır
Adaylarım pek yamandır
Birbirinden pehlivandır
Ya yenilir ya yenilmez
Evet, işte böyle, kıymetli okuyucular! Bütün bu üstenci dizaynlara rağmen, biz normal vatandaşa düşen şey, kalıp haline getirilmiş algıların dışına çıkabilmektir. Kendi seçeneğimiz ve irademizi öyle kolay kolay birilerine teslim etmemektir. Hakkımızda en hayırlı olanı görmeyi; gereğini yapabilmeyi Allah cümlemize nasip etsin.
Kitap Fuarına Bekliyorum:
Bendenizi herhangi bir parti binasında, seçim meydanında kolay kolay bulamazsınız. Bugüne kadar o tür yerlerde bulunmadım çünkü. Ancak ilâ görmek dilerseniz, kütüphanelerde, müzelerde, tarihî mekânlarda bulabilirsiniz beni.
Allah nasip ederse, 2-10 Mart tarihlerinde yapılacak olan TÜYAP Bursa Kitap Fuarı’nda iki gün bulunacağım. İlk olarak 6 Mart Çarşamba günü İl Milli Eğitim Müdürlüğü standında kitaplarımı imzalayacağım. Aynı gün öğleden sonra bir de söyleşimiz olacak. Konu, benim yıllardır üzerinde çalıştığım, ilginç bir konu: Yurtdışı Eğitim Tarihimizden İlkler. Yaklaşık bir saat sürecek bu söyleşide Müslüman memleketlerden Batı’ya gönderilen ilk öğrencileri anlatacağım inşallah.
Çarşamba günü fuara gelemeyecek olanlar 9 Mart Cumartesi günü beni Türk Tarih Kurumu’nun büyük standında görebilirler. O gün benim ikinci imza günümdür. Yayınlanan dört kitabımdan iki tanesinin yayınevi Tarih Kurumu Yayınevi’dir. Gelirseniz, sizi iki Osmanlı paşası ile tanıştıracağım: Baba Paşa ve İbrahim Edhem Paşa. Bir insanı tanımak, bir âlemi tanımaktır; çünkü her insan bir âlemdir.
Görüşmek, buluşmak, tanışmak dileğiyle..